Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
Vatan toprağı kutsal mıdır?
1 sayfadaki 1 sayfası
Vatan toprağı kutsal mıdır?
Hemen her insan, kendisine ait bir kimlik yaratmak ya da belli bir topluluğa ait olmak ister,kendini herhangi bir ideoojiye hizmet etmek zorunda hisseder, hizmet amaçlı bütün değerlerini bunun için feda eder, ve sahip olmaya çalıştığı bu yaşam tarzı için gerektiğinde ölümü pahasına dahi düşünür.
İşte tam bu esnada, sahip olunmaya çalışılan bu ideolojinin ölüm pahasına savunulmasına, savunulması gerektiğine götüren bir kavram çıkar karşımıza.
Şehitlik.
Farklı farklı ideolojilerin varlıklarını devam amaçlı, veya sahip olunan ideolojik mantığın şiddetli şekilde savunulması gerektiğine yol açan bir kavramdır bu, ve ölmeyi, öldürmeyi meşru çıkaran, haklı çıkarmaya çalışan bir kavramdır.
Hangi ideolojiye aitsek veya hangi ideoloji bize sahip olmayı başarabilmişse, o ideolojinin öngördüğü herşeye inanmak zorunda hissediyoruz kendimizi.
Şehitlik kavramı da bunlardan biri.
Sahip olduğumuz ya da olduğumuzu zannettiğimiz ideoloji, ona ait olduğumuz andan itibaren düşüncelerimize, değerlerimize, inançlarımıza kısaca sahip olduğumuz herşeye bir anda sahip olmayı başarıyor.
Asla ödün vermediğimiz değerlerimizi, varoluş sebebimizi, kendimize ait olduğunu zannettiğimiz bu 'yol' için feda ederiz. Biz bir ideolojiye sahip oluyoruz, buna karşılık o ideolojiye herşeyimizi veriyoruz.
İyi pazarlık doğrusu.
Her ideoloji kendi amaçlarına hizmet maksatlı olarak, insan hayatını ikinci plana atabiliyor. Şehitlik, önce hizmet ettiği ideolojinin en yüksek mertebesi olarak görterilir, insanın bu yaşam biçimine ölümü pahasına bağlanması böylece sağlanmış olur.
Önceleri din kökenli ortaya çıkan şehitlik kavramı, günümüzde askeri bir kimlik kazanmaya başladı. Bu kavram, şimdilerde dinden çok askeriyeye hizmet veriyor. Önceleri dini uğruna ölen kimse şehittir, yeri cennettir deniyordu, şimdilerde vatanı, toprağı için ölene şehit deniyor.
Hiçbir devlet, senin canın benim toprağımdan önemli değil deyip, vatandaşının eline de silahı zorla verip, git benim toprağım için öl, canını feda et diyemez, dememelidir.
Hiçbir ideoloji, yada başka deyişle yaşam biçimi, bir insanın başka insanı öldürmesini ya da kendi misyonuna hizmet amaçlı öldürülmesini haklı çıkaramaz.
Devletin dahi vatandaşından böyle birşey istemesine ne hakkı vardır, ne de bunu haklı, demokratik bir zemine oturtabilir. Aynı zamanda hiçbir devlet, sahip olduğu toprağını korumak maksadıyla da olsa, vatandaşından kendi toprakları için ölmesini veya bir başkasını öldürmesini meşru hale getiremez, getirmemelidir.
Türkiye'de kendi toprağını koruduğunda ölene şehit diyorlar, düşman dedikleri, terörist diye belledikleri de (çoğu bizler) şehitlik kavramına inanıyorlar, ve kullanıyorlar.
Bunca intihar saldırısının sorumlusu olan hizbullah dahi en büyük silahlarından ve taraftar toplama araçlarından biri olarak şehitlik kavramını kullanıyor.
Benim anlamadığım, birbirlerine uç bu kadar ideolojinin şehitlik kavramını nasıl ortak bir paydada tutmayı başardığıdır.
Durum böyle iken, şehitliğin zamanla değiştirildiği veya farklı farklı davalara hizmet amaçlı kullanıldığı geliyor akla. Şehitlik kavramı, bir davanın, yolun, yaşam biçiminin, ideolojinin, ölümüne savunulmasına, savunulması gerektiğinde meşruiyet kazandırmak için bir araç kullanılıyor. İnsanı, bir toprak için ölmeye, öldürmeye teşvik ediyor gibi.
Devlet, dini sadece işine yararlılığı ölçüsünde kullanmasını iyi biliyor. Dine istediği sınırlamayı getiriyor, ve ancak dinin kendisine ancak sınırlı ölçüde bulaşmasına müsaade ediyor. Şehitlik kavramı da bu sınırlı ölçüler içinde yer alıyor.
Devlet, bu kavramı ülke topraklarının korunması için bir fırsat niyetine kullanıyor, kullanılmasına müsaade ediyor. Bunun sonunda ne oluyor dersiniz? Ülkenin bol madalyalı genel kurmay başkanları, şehit cenazelerinde abdestsiz cenaze namazına duruyorlar.
Şehitlik kavramı, insanımız tarafından her ne kadar birer amaç olarak görülüyor olsa bile, bunun farklı farklı ideolojilerin yine farklı farklı amaçlarını gerçekleştirmek amaçlı kullandıklarının ve bunlara ölümü pahasına bağlanılması gerektiği düşüncesinden ortaya çıktığının unutmamak gerekir.
Şehitlik kavramından bu farklı alanlardan en fazla askeriyenin faydalandığını söylemek pek de yanlış olmayacak sanırım.
Bunun için şu örneği vermekte yarar var. Askeri sınırlar içinde bir kimse, her ne kadar din amaçlı ölmemiş bile olsa, ya da basit bir kaza sonucu dahi ölmüş olsa şehit olarak kabul edilir. Aynı kimse, askeri sınırlar dışına çıktığında, her ne kadar din amaçlı dahi olsa, o sınırlar içindeki askerler için şehit kabul edilmez. Çünkü söz konusu kimseden alacağını almıştır artık.
Şimdiye kadar hiçbir kurmay başkanının ya da başka bir askeri yetkilinin, askeri sınırlar dışında ölen bir 'şehit' için abdestsiz cenaze namazına durduğunu, katıldığını görmedim. Bir kurmay başkanının kendi askerleri tarafından öldürülen bir düşmanının cenaze törenine katıldığı görülmüş şey değil?
Askeriye, ülke vatandaşından (şehit adayından) toprakları için ölmesini ya da öldürmesini isteyecek, vatandaş da bunu yapmak zorundaymış gibi yapacak, ve en sonunda askeriye, mühürlediği 'cennete giriş belgesi'ni (şehitlerin cennete gittiğine inanılır) vatandaşının eline verecek. Olmaz öyle şey. Bu bir nevi dini duyguların sömürülmesidir ve bunu bu konuda en fazla askeriye yapıyor gözüküyor.
Vatan toprağı belki kutsaldır, ama insandan, yaşamaktan ve yaşatmaktan daha fazla değil.
İşte tam bu esnada, sahip olunmaya çalışılan bu ideolojinin ölüm pahasına savunulmasına, savunulması gerektiğine götüren bir kavram çıkar karşımıza.
Şehitlik.
Farklı farklı ideolojilerin varlıklarını devam amaçlı, veya sahip olunan ideolojik mantığın şiddetli şekilde savunulması gerektiğine yol açan bir kavramdır bu, ve ölmeyi, öldürmeyi meşru çıkaran, haklı çıkarmaya çalışan bir kavramdır.
Hangi ideolojiye aitsek veya hangi ideoloji bize sahip olmayı başarabilmişse, o ideolojinin öngördüğü herşeye inanmak zorunda hissediyoruz kendimizi.
Şehitlik kavramı da bunlardan biri.
Sahip olduğumuz ya da olduğumuzu zannettiğimiz ideoloji, ona ait olduğumuz andan itibaren düşüncelerimize, değerlerimize, inançlarımıza kısaca sahip olduğumuz herşeye bir anda sahip olmayı başarıyor.
Asla ödün vermediğimiz değerlerimizi, varoluş sebebimizi, kendimize ait olduğunu zannettiğimiz bu 'yol' için feda ederiz. Biz bir ideolojiye sahip oluyoruz, buna karşılık o ideolojiye herşeyimizi veriyoruz.
İyi pazarlık doğrusu.
Her ideoloji kendi amaçlarına hizmet maksatlı olarak, insan hayatını ikinci plana atabiliyor. Şehitlik, önce hizmet ettiği ideolojinin en yüksek mertebesi olarak görterilir, insanın bu yaşam biçimine ölümü pahasına bağlanması böylece sağlanmış olur.
Önceleri din kökenli ortaya çıkan şehitlik kavramı, günümüzde askeri bir kimlik kazanmaya başladı. Bu kavram, şimdilerde dinden çok askeriyeye hizmet veriyor. Önceleri dini uğruna ölen kimse şehittir, yeri cennettir deniyordu, şimdilerde vatanı, toprağı için ölene şehit deniyor.
Hiçbir devlet, senin canın benim toprağımdan önemli değil deyip, vatandaşının eline de silahı zorla verip, git benim toprağım için öl, canını feda et diyemez, dememelidir.
Hiçbir ideoloji, yada başka deyişle yaşam biçimi, bir insanın başka insanı öldürmesini ya da kendi misyonuna hizmet amaçlı öldürülmesini haklı çıkaramaz.
Devletin dahi vatandaşından böyle birşey istemesine ne hakkı vardır, ne de bunu haklı, demokratik bir zemine oturtabilir. Aynı zamanda hiçbir devlet, sahip olduğu toprağını korumak maksadıyla da olsa, vatandaşından kendi toprakları için ölmesini veya bir başkasını öldürmesini meşru hale getiremez, getirmemelidir.
Türkiye'de kendi toprağını koruduğunda ölene şehit diyorlar, düşman dedikleri, terörist diye belledikleri de (çoğu bizler) şehitlik kavramına inanıyorlar, ve kullanıyorlar.
Bunca intihar saldırısının sorumlusu olan hizbullah dahi en büyük silahlarından ve taraftar toplama araçlarından biri olarak şehitlik kavramını kullanıyor.
Benim anlamadığım, birbirlerine uç bu kadar ideolojinin şehitlik kavramını nasıl ortak bir paydada tutmayı başardığıdır.
Durum böyle iken, şehitliğin zamanla değiştirildiği veya farklı farklı davalara hizmet amaçlı kullanıldığı geliyor akla. Şehitlik kavramı, bir davanın, yolun, yaşam biçiminin, ideolojinin, ölümüne savunulmasına, savunulması gerektiğinde meşruiyet kazandırmak için bir araç kullanılıyor. İnsanı, bir toprak için ölmeye, öldürmeye teşvik ediyor gibi.
Devlet, dini sadece işine yararlılığı ölçüsünde kullanmasını iyi biliyor. Dine istediği sınırlamayı getiriyor, ve ancak dinin kendisine ancak sınırlı ölçüde bulaşmasına müsaade ediyor. Şehitlik kavramı da bu sınırlı ölçüler içinde yer alıyor.
Devlet, bu kavramı ülke topraklarının korunması için bir fırsat niyetine kullanıyor, kullanılmasına müsaade ediyor. Bunun sonunda ne oluyor dersiniz? Ülkenin bol madalyalı genel kurmay başkanları, şehit cenazelerinde abdestsiz cenaze namazına duruyorlar.
Şehitlik kavramı, insanımız tarafından her ne kadar birer amaç olarak görülüyor olsa bile, bunun farklı farklı ideolojilerin yine farklı farklı amaçlarını gerçekleştirmek amaçlı kullandıklarının ve bunlara ölümü pahasına bağlanılması gerektiği düşüncesinden ortaya çıktığının unutmamak gerekir.
Şehitlik kavramından bu farklı alanlardan en fazla askeriyenin faydalandığını söylemek pek de yanlış olmayacak sanırım.
Bunun için şu örneği vermekte yarar var. Askeri sınırlar içinde bir kimse, her ne kadar din amaçlı ölmemiş bile olsa, ya da basit bir kaza sonucu dahi ölmüş olsa şehit olarak kabul edilir. Aynı kimse, askeri sınırlar dışına çıktığında, her ne kadar din amaçlı dahi olsa, o sınırlar içindeki askerler için şehit kabul edilmez. Çünkü söz konusu kimseden alacağını almıştır artık.
Şimdiye kadar hiçbir kurmay başkanının ya da başka bir askeri yetkilinin, askeri sınırlar dışında ölen bir 'şehit' için abdestsiz cenaze namazına durduğunu, katıldığını görmedim. Bir kurmay başkanının kendi askerleri tarafından öldürülen bir düşmanının cenaze törenine katıldığı görülmüş şey değil?
Askeriye, ülke vatandaşından (şehit adayından) toprakları için ölmesini ya da öldürmesini isteyecek, vatandaş da bunu yapmak zorundaymış gibi yapacak, ve en sonunda askeriye, mühürlediği 'cennete giriş belgesi'ni (şehitlerin cennete gittiğine inanılır) vatandaşının eline verecek. Olmaz öyle şey. Bu bir nevi dini duyguların sömürülmesidir ve bunu bu konuda en fazla askeriye yapıyor gözüküyor.
Vatan toprağı belki kutsaldır, ama insandan, yaşamaktan ve yaşatmaktan daha fazla değil.
Misafir- Misafir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi