Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
Kızıldere sana biz de geliriz
1 sayfadaki 1 sayfası
Kızıldere sana biz de geliriz
Kızıldere'deki direniş, Mahir Çayanlar'ın kuşatma karşısındaki cüreti, halka ve devrime bağlılıkları halkın bilincinde, yüreğinde derin izler bıraktı.
Onlar'ın kahramanlığı, halk ve vatan sevgisi, şiirlere, türkülere konu oldu. Kulaktan kulağa, dilden dile söylendi. Anadolu'nun dört bir yanında onlara ağıtlar yakıldı.
"Kızıldere adın ahire kalsın" diye başlayan türküde, "Kızıldere sana biz de geliriz", "Mahir yoldaş sana biz de geliriz" diyen sözler, sadece bir türkünün sözleri değildi.
Bu sözler, Türkiye devriminin gerçeğiydi. Bir türküde özetlenen Türkiye devrimiydi...
Kızıldere'nin çağrısı Çiftehavuzlar'da, Bağcılar'da, Çaytaşı'nda, hapishanelerde savaş sloganlarımızdı
Kızıldere'de düşman kuşatması altında, Mahir Çayanlar'ın son sözleri kararlılıklarının, uzlaşmazlıklarının sonucuydu.
Onlar'ın yarattıkları kahramanlık destanı, savaş sloganları Kızıldere'deki kerpiç evin yıkıntıları altında kalmadı elbette.
Oligarşinin, Onlar'ı yıllarca "anarşist-terörist" yalanları ile karalama çabalarına, adlarını yasaklama, yok sayma politikalarına karşın, Onlar'ın düşüncelerini yok edemediler.
Kızıldere'yi havanlar, makinalı tüfeklerle bombalayıp, kurşunlayarak tarihi durduracaklarını sananlar yanıldılar. O yıkıntılar altına kendileri gömüldüler.
Zira o tarihten günümüze Anadolu'nun dört bir yanında şehirde, kırda, evlerde, üslerde, dağlarda onların savaş sloganları haykırıldı. Onlar'ın yolunu izleyen devrimciler, Mahirler'in yolunda, kendi ölçüleri içinde yeni Kızıldereler yarattılar.
Devrimci hareketin kadroları, savaşçıları, 1978'den bugüne kadarki 32 yıllık tarihinde, Mahir Çayan'ın Kızıldere'deki cevabını defalarca tekrarlayarak yeni destanlar yazdılar. Kızıldere'de verilen cevap, Çiftehavuzlar'da verilmiştir. Kızıldere'de verilen cevap, Bağcılar'da, Bahçelievler'de, Çaytaşı'nda, Emirgan'da, Ankara'da, hapishanelerde defalarca tekrarlanmıştır.
Daha doğrusu Mahir Çayan'ın Kızıldere'deki cevabı devrimci hareketin gelenekselleştirdiği bir tavra dönüşmüş, devrimci hareketin üslerinde, şehirde, kırda düşmana tereddüt edilmeksizin, bu cevap verilmiştir.
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Adana'da, devrimciler kuşatma altında Mahir Çayan'ın cevabını vermişlerdir.
Sivas'ta, Tokat'ta, Ordu'da, Dersim'de, Malatya'da dağlarda Mahir ‘in cevabı verilmiştir düşmana...
Buca'da, Ümraniye'de, Ulucanlar'da, Sağmalcılar'da, Çanakkale'de ve bir çok hapishanede devrimci tutsaklar, kendilerine "teslim ol!" çağrıları yapan, katleden kiralık katillere Mahir Çayan'ın cevabını verdiler.
Kuşatıldıkları üslerde meydan okuyan devrimciler, cüretlerini, inançlarını, kararlılıklarını Kızıldere'den almışlardır.
Son anına, son mermisine kadar, gerektiğinde silahsız direnmek, devrimci hareketin geleneksel bir tavrı olmuştur. Mahir Çayan'ın verdiği cevap, her yerde düşmanın karşısına çıkmıştır.
Mahir Çayan'ın öğrencileri, Parti-Cepheliler, Kızıldere'yi direnişleri ile yaşatmış, mücadeleyi büyüterek bugüne taşımışlardır. O nedenle Kızıldere bir son değil, devrimci hareketin, devrimimizin başlangıcı olmuştur.
O günden itibaren de Türkiye devriminin Kızıldereler'i göze almaktan geçtiğini, Kızıldere'ye, Mahir Çayan'a "gitmeyi" göze alamayanların, bu tarihi kavgayı omuzlayamayacağı tekrar tekrar görülmüştür.
Hep Kızıldere'deydik!
Gazi mezarlığından, Dayı'nın başucundan başlattık Kızıldere'ye yürüyüşü... Tarih, Kızıldere'den Gazi'ye yazılmıştı. Şimdi Gazi'den Kızıldere'ye yürüyecektik. Mahir'den Dayı'ya yazılmıştı tarih. Dayı'dan Mahir'e yürüyorduk.
38 yıl sonra Kızıldere'ye gittik. Ancak bu esas olarak fiziki bir buluşma olması açısından 38 yıl sonradır. Değilse, politik bakımdan devrimci hareket, hep Kızıldere'yle idi, her direnişinde yeniden gitti Kızıldere'ye, onu yeniden yarattı.
38 yıl boyunca hep Kızıldere'deydik. Kızıldere, bizim için 30 Mart 1972'de kalmış, dün yaşanmış, unutulmaya yüz tutmuş bir tarih değildi.
Kızıldere devrimcilere yol gösteren bir manifestoydu. Devrimci hareketin çıkış noktasıydı. Hep bu yolu izledik. Bunun politik anlamı şudur; Kızıldere ile devrimci hareketin tarihinde bir kesinti, bir uzaklık, bir kopukluk hiç olmamış, yaşanmamıştır.
38 yıl boyunca bize güç veren, yol gösterendi Kızıldere. En karanlık dönemlerde politika belirlerken, kuşatmalar altında direnirken, ölümlere yatarken, ondan aldık ilhamımızı. Kavgamızda sadece bir tarih değil, kavgamızın kılavuzuydu Kızıldere. 38 yıl boyunca hep Kızıldere ile iç içeydik. İhanetlerde ve kuşatmalarda da ondan güç aldık.
Emperyalizmin saldırıları karşısında dönüp oraya baktık. Devrim iddiamızı büyütürken, oradan güç aldık. Bizi yenilmez kılan cüretimizi, tek başına olsak da devrimci kavgayı sürdürmeyi, devrimci saflığı aldığımız ana kaynağımız hep Kızıldere oldu.
38 yıl sonra Kızıldere'ye görkemli gidişimiz, bu tutumumuzu pekiştiren, tarih önünde kesintisizliği, her koşulda mücadeleyi sürdürme kararlılığını belgeleyen, bunu tescil eden, bir anlama sahiptir.
38 yıl sonra kızıl bayraklarımızla, marşlarımız, sloganlarımızla Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüzle, Kızıldere'nin bir son değil, bir başlangıç olduğunu bir kez daha gösterdik.
Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüz ile 38 yıldır politik olarak hep orada olduğumuzu, hep Kızıldere'nin yolundan yürüdüğümüzü dostada, düşmana da bir kez daha gösterdik.
Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüz ile onların düşüncelerinin, Parti-Cephe'nin yaşadığını, yaşatıldığını herkese gösterdik.
Kızıldere'den Gazi'ye süren Türkiye devriminin direniş çizgisidir
Türküde söylendiği gibi, Kızıldere'nin Adı Ahire Kaldı. Çünkü orada gelecek savunuldu, yalnız o anın tarihi değil, geleceğin tarihi yazıldı. Türkiye devriminin yolunun Kızıldere'den geçtiğini gösterdi devrimciler.
O yanıyla Kızıldere bir yenilgi değil, bir zaferdir. Bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Geçmiş değil, gelecektir. Bir yolun sonu değil, devrimci çizginin doğrulanmasıdır. Çıkmaz bir yol değil, devrime götürecek, zaferler kazandıracak bir başlangıçtır.
Kızıldere'nin ardından çok uzun bir zaman geçmeden, Kızıldere'nin unutulacağını sananlara, "biz yanlış yaptık" deyip, geçmişe küfredenlere karşın, devrimciler Kızıldere'yi sahiplendiler.
Kızıldere'nin bir yenilgi değil, siyasal bir zafer olduğunun bilinciyle yollarına devam etti genç cepheliler. "Mahir yoldaş sana biz de geliriz" demişlerdi. Ve geldiler... Defalarca geldiler.
Kızıldere'de olduğu gibi, her anında bedeller ödemeyi göze alan devrim çizgisinin önderi Dayı'ydı.
Kızıldere'den sonra genç bir cepheli olarak Dayı, bir yandan Parti-Cephe'yi öğrenmeye, kavramaya çalışırken, bir yandan da sahiplenmiş, öğretmeye başlamıştır.
Dayı'nın çabaları, emeği ile dağınık olan Parti-Cephe potansiyeli bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Artık o süreç, devrimci hareketin yeniden oluşturulduğu bir dönem haline gelecektir.
Yaşamın sınadığı, pratiğin süzgecinden geçirdiği o yıllarda devrim yürüyüşü sürdürülerek, yeni mevziler kazanıldı. Türkiye devrimci hareketinin "yok edilemeyeceği" bir kez daha gösterildi.
Devrimci hareketin 40 yıllık tarihini, Kızıldere'den Gazi'ye uzanan devrimci çizgi ve bu çizginin temsilcileri olan önderlerimiz Mahir ve Dayı yaratmıştır.
Asıl olarak, Kızıldere'den Gazi'ye süren Türkiye devriminin direniş çizgisidir. Nitekim bu çizgi ile devrimci hareket, devrim yürüyüşünü sürdürerek, bugünlere gelebilmiştir.
Kızıldere'den Gazi'ye uzanan devrimci çizgi, anti-emperyalist, anti-oligarşik devrimin çizgisidir.
Kızıldere ve Gazi, kurtuluş yolumuzdaki kesintisizliktir. Kızıldere'den Gazi'ye uzanan kesintisiz 40 yıllık devrimci tarihimizin kurmaylarının kılavuzluğunda devrim yürüyüşümüz sürüyor.
Dayı'nın önderliğinde sürdürülen mücadelede; "Kızıldere sana biz de geliriz!" diyerek, yüzlerce devrimci gitti Kızıldere'ye. Elbette, bu Mahir Çayanlar gibi uzlaşmaz olmak, son nefesine kadar devrim için çarpışmak ve "biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!" diyebilmekti.
Kızıldere'yi kendi koşullarında yeniden yeniden yaratan Cepheliler, devrim için bu bedelleri göze alarak, kavgayı büyüttüler.
Kızıldere'ye, Mahir Çayanlar'ın yanına gitmeyi göze alamayanların devrim yürüyüşünü sürdüremeyeceği bir ülkeydi Türkiye. Nitekim, bunu göze alamayanlar, düzene dönmekte gecikmediler.
Devrimci olmak, devrimi savunmak, Kızıldere'nin yolunda yürümek; onlara gitmekten, onlar gibi iddialı olmaktan, onlar gibi savaşmaktan, onlar gibi ölümsüzlükten geçmektedir.
Bunu göze alamayanlar, 38 yıldır, düzenin bataklığında debelenmeye devam etmektedirler.
Onlar'ın kahramanlığı, halk ve vatan sevgisi, şiirlere, türkülere konu oldu. Kulaktan kulağa, dilden dile söylendi. Anadolu'nun dört bir yanında onlara ağıtlar yakıldı.
"Kızıldere adın ahire kalsın" diye başlayan türküde, "Kızıldere sana biz de geliriz", "Mahir yoldaş sana biz de geliriz" diyen sözler, sadece bir türkünün sözleri değildi.
Bu sözler, Türkiye devriminin gerçeğiydi. Bir türküde özetlenen Türkiye devrimiydi...
Kızıldere'nin çağrısı Çiftehavuzlar'da, Bağcılar'da, Çaytaşı'nda, hapishanelerde savaş sloganlarımızdı
Kızıldere'de düşman kuşatması altında, Mahir Çayanlar'ın son sözleri kararlılıklarının, uzlaşmazlıklarının sonucuydu.
Onlar'ın yarattıkları kahramanlık destanı, savaş sloganları Kızıldere'deki kerpiç evin yıkıntıları altında kalmadı elbette.
Oligarşinin, Onlar'ı yıllarca "anarşist-terörist" yalanları ile karalama çabalarına, adlarını yasaklama, yok sayma politikalarına karşın, Onlar'ın düşüncelerini yok edemediler.
Kızıldere'yi havanlar, makinalı tüfeklerle bombalayıp, kurşunlayarak tarihi durduracaklarını sananlar yanıldılar. O yıkıntılar altına kendileri gömüldüler.
Zira o tarihten günümüze Anadolu'nun dört bir yanında şehirde, kırda, evlerde, üslerde, dağlarda onların savaş sloganları haykırıldı. Onlar'ın yolunu izleyen devrimciler, Mahirler'in yolunda, kendi ölçüleri içinde yeni Kızıldereler yarattılar.
Devrimci hareketin kadroları, savaşçıları, 1978'den bugüne kadarki 32 yıllık tarihinde, Mahir Çayan'ın Kızıldere'deki cevabını defalarca tekrarlayarak yeni destanlar yazdılar. Kızıldere'de verilen cevap, Çiftehavuzlar'da verilmiştir. Kızıldere'de verilen cevap, Bağcılar'da, Bahçelievler'de, Çaytaşı'nda, Emirgan'da, Ankara'da, hapishanelerde defalarca tekrarlanmıştır.
Daha doğrusu Mahir Çayan'ın Kızıldere'deki cevabı devrimci hareketin gelenekselleştirdiği bir tavra dönüşmüş, devrimci hareketin üslerinde, şehirde, kırda düşmana tereddüt edilmeksizin, bu cevap verilmiştir.
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de, Adana'da, devrimciler kuşatma altında Mahir Çayan'ın cevabını vermişlerdir.
Sivas'ta, Tokat'ta, Ordu'da, Dersim'de, Malatya'da dağlarda Mahir ‘in cevabı verilmiştir düşmana...
Buca'da, Ümraniye'de, Ulucanlar'da, Sağmalcılar'da, Çanakkale'de ve bir çok hapishanede devrimci tutsaklar, kendilerine "teslim ol!" çağrıları yapan, katleden kiralık katillere Mahir Çayan'ın cevabını verdiler.
Kuşatıldıkları üslerde meydan okuyan devrimciler, cüretlerini, inançlarını, kararlılıklarını Kızıldere'den almışlardır.
Son anına, son mermisine kadar, gerektiğinde silahsız direnmek, devrimci hareketin geleneksel bir tavrı olmuştur. Mahir Çayan'ın verdiği cevap, her yerde düşmanın karşısına çıkmıştır.
Mahir Çayan'ın öğrencileri, Parti-Cepheliler, Kızıldere'yi direnişleri ile yaşatmış, mücadeleyi büyüterek bugüne taşımışlardır. O nedenle Kızıldere bir son değil, devrimci hareketin, devrimimizin başlangıcı olmuştur.
O günden itibaren de Türkiye devriminin Kızıldereler'i göze almaktan geçtiğini, Kızıldere'ye, Mahir Çayan'a "gitmeyi" göze alamayanların, bu tarihi kavgayı omuzlayamayacağı tekrar tekrar görülmüştür.
Hep Kızıldere'deydik!
Gazi mezarlığından, Dayı'nın başucundan başlattık Kızıldere'ye yürüyüşü... Tarih, Kızıldere'den Gazi'ye yazılmıştı. Şimdi Gazi'den Kızıldere'ye yürüyecektik. Mahir'den Dayı'ya yazılmıştı tarih. Dayı'dan Mahir'e yürüyorduk.
38 yıl sonra Kızıldere'ye gittik. Ancak bu esas olarak fiziki bir buluşma olması açısından 38 yıl sonradır. Değilse, politik bakımdan devrimci hareket, hep Kızıldere'yle idi, her direnişinde yeniden gitti Kızıldere'ye, onu yeniden yarattı.
38 yıl boyunca hep Kızıldere'deydik. Kızıldere, bizim için 30 Mart 1972'de kalmış, dün yaşanmış, unutulmaya yüz tutmuş bir tarih değildi.
Kızıldere devrimcilere yol gösteren bir manifestoydu. Devrimci hareketin çıkış noktasıydı. Hep bu yolu izledik. Bunun politik anlamı şudur; Kızıldere ile devrimci hareketin tarihinde bir kesinti, bir uzaklık, bir kopukluk hiç olmamış, yaşanmamıştır.
38 yıl boyunca bize güç veren, yol gösterendi Kızıldere. En karanlık dönemlerde politika belirlerken, kuşatmalar altında direnirken, ölümlere yatarken, ondan aldık ilhamımızı. Kavgamızda sadece bir tarih değil, kavgamızın kılavuzuydu Kızıldere. 38 yıl boyunca hep Kızıldere ile iç içeydik. İhanetlerde ve kuşatmalarda da ondan güç aldık.
Emperyalizmin saldırıları karşısında dönüp oraya baktık. Devrim iddiamızı büyütürken, oradan güç aldık. Bizi yenilmez kılan cüretimizi, tek başına olsak da devrimci kavgayı sürdürmeyi, devrimci saflığı aldığımız ana kaynağımız hep Kızıldere oldu.
38 yıl sonra Kızıldere'ye görkemli gidişimiz, bu tutumumuzu pekiştiren, tarih önünde kesintisizliği, her koşulda mücadeleyi sürdürme kararlılığını belgeleyen, bunu tescil eden, bir anlama sahiptir.
38 yıl sonra kızıl bayraklarımızla, marşlarımız, sloganlarımızla Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüzle, Kızıldere'nin bir son değil, bir başlangıç olduğunu bir kez daha gösterdik.
Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüz ile 38 yıldır politik olarak hep orada olduğumuzu, hep Kızıldere'nin yolundan yürüdüğümüzü dostada, düşmana da bir kez daha gösterdik.
Kızıldere'ye yaptığımız görkemli yürüyüşümüz ile onların düşüncelerinin, Parti-Cephe'nin yaşadığını, yaşatıldığını herkese gösterdik.
Kızıldere'den Gazi'ye süren Türkiye devriminin direniş çizgisidir
Türküde söylendiği gibi, Kızıldere'nin Adı Ahire Kaldı. Çünkü orada gelecek savunuldu, yalnız o anın tarihi değil, geleceğin tarihi yazıldı. Türkiye devriminin yolunun Kızıldere'den geçtiğini gösterdi devrimciler.
O yanıyla Kızıldere bir yenilgi değil, bir zaferdir. Bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Geçmiş değil, gelecektir. Bir yolun sonu değil, devrimci çizginin doğrulanmasıdır. Çıkmaz bir yol değil, devrime götürecek, zaferler kazandıracak bir başlangıçtır.
Kızıldere'nin ardından çok uzun bir zaman geçmeden, Kızıldere'nin unutulacağını sananlara, "biz yanlış yaptık" deyip, geçmişe küfredenlere karşın, devrimciler Kızıldere'yi sahiplendiler.
Kızıldere'nin bir yenilgi değil, siyasal bir zafer olduğunun bilinciyle yollarına devam etti genç cepheliler. "Mahir yoldaş sana biz de geliriz" demişlerdi. Ve geldiler... Defalarca geldiler.
Kızıldere'de olduğu gibi, her anında bedeller ödemeyi göze alan devrim çizgisinin önderi Dayı'ydı.
Kızıldere'den sonra genç bir cepheli olarak Dayı, bir yandan Parti-Cephe'yi öğrenmeye, kavramaya çalışırken, bir yandan da sahiplenmiş, öğretmeye başlamıştır.
Dayı'nın çabaları, emeği ile dağınık olan Parti-Cephe potansiyeli bir araya getirilmeye çalışılmıştır. Artık o süreç, devrimci hareketin yeniden oluşturulduğu bir dönem haline gelecektir.
Yaşamın sınadığı, pratiğin süzgecinden geçirdiği o yıllarda devrim yürüyüşü sürdürülerek, yeni mevziler kazanıldı. Türkiye devrimci hareketinin "yok edilemeyeceği" bir kez daha gösterildi.
Devrimci hareketin 40 yıllık tarihini, Kızıldere'den Gazi'ye uzanan devrimci çizgi ve bu çizginin temsilcileri olan önderlerimiz Mahir ve Dayı yaratmıştır.
Asıl olarak, Kızıldere'den Gazi'ye süren Türkiye devriminin direniş çizgisidir. Nitekim bu çizgi ile devrimci hareket, devrim yürüyüşünü sürdürerek, bugünlere gelebilmiştir.
Kızıldere'den Gazi'ye uzanan devrimci çizgi, anti-emperyalist, anti-oligarşik devrimin çizgisidir.
Kızıldere ve Gazi, kurtuluş yolumuzdaki kesintisizliktir. Kızıldere'den Gazi'ye uzanan kesintisiz 40 yıllık devrimci tarihimizin kurmaylarının kılavuzluğunda devrim yürüyüşümüz sürüyor.
Dayı'nın önderliğinde sürdürülen mücadelede; "Kızıldere sana biz de geliriz!" diyerek, yüzlerce devrimci gitti Kızıldere'ye. Elbette, bu Mahir Çayanlar gibi uzlaşmaz olmak, son nefesine kadar devrim için çarpışmak ve "biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!" diyebilmekti.
Kızıldere'yi kendi koşullarında yeniden yeniden yaratan Cepheliler, devrim için bu bedelleri göze alarak, kavgayı büyüttüler.
Kızıldere'ye, Mahir Çayanlar'ın yanına gitmeyi göze alamayanların devrim yürüyüşünü sürdüremeyeceği bir ülkeydi Türkiye. Nitekim, bunu göze alamayanlar, düzene dönmekte gecikmediler.
Devrimci olmak, devrimi savunmak, Kızıldere'nin yolunda yürümek; onlara gitmekten, onlar gibi iddialı olmaktan, onlar gibi savaşmaktan, onlar gibi ölümsüzlükten geçmektedir.
Bunu göze alamayanlar, 38 yıldır, düzenin bataklığında debelenmeye devam etmektedirler.
Misafir- Misafir
Similar topics
» 30 MART 1972 KIZILDERE
» Devrimin meşalesi KIZILDERE
» Cepheliler Kızıldere'deydi
» Ben Sana Mecburum
» 03 Haziran 1963- Ve Nazım Hikmet..
» Devrimin meşalesi KIZILDERE
» Cepheliler Kızıldere'deydi
» Ben Sana Mecburum
» 03 Haziran 1963- Ve Nazım Hikmet..
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi