Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
Marx Engels ve Şerbetçiler
1 sayfadaki 1 sayfası
Marx Engels ve Şerbetçiler
Bu iki düşünürü okurken ille onlarla ayni ideolojik frekans üzerinde olmak gerekmiyor. Zaten şart da değil. Ama söyledikleri 'omurgasızlığın bu kadarı da olmaz' dedirten söz ve davranışları çözmede, analiz etmede bize bir fikir sunuyorsa, önemlidir.
Birçok okuyucunun 'Mark ve Engels muhabbetti de nerden çıktı' dediğini duyar gibi oluyorum. Aslında pek haksız da sayılmazlar. Çünkü aşağıda referans alacağım bu iki düşünürü hem takipçileri hem de karşıtları bir hayli yıpratıldılar. Yüz doğruları bir yanlışın yanında silinip gitti. Veya unutuldu.
Gelelim meseleye. Engels ve Marks'ın nerdeyse küflenmeye yüz tutmuş kitaplarını açmama, sayfalarında bir gezintiye çıkmama 'sağ olsun' dünün 'insan hakları savunucusu' ve bugünün AKP'li vekili İhsan Arslan yol açtı. Ne alaka var demeyin. Lütfen biraz sabır edin. İzah etmeye çalışacağım.
Pazar günü ekranlarda izlediniz. Bir grup AKP'li vekil ve yönetici Diyarbakır'da basın mensuplarıyla bir araya geldiler. Arslan bu toplantıda 'Belediye başkanlarının tutuklanması abartılıyor' dedi. Daha önce Arslan'ın yol arkadaşı, bakan Mehdi Eker 'Kelepçeye şükredin' demişti. Şimdi bu nakarat tamamlamış oldu; 'abartmayın, şükredin.'
Peki nasıl oluyor da bir dönem Mazlum-Der gibi bir insan hakları kuruluşunun başkanlığını yapan birisi bu kadar değişebiliyor. Bu değişim nasıl oluyor?
Doğrusu İhsan Arslan ile yüz yüze görüştüğümü sanmıyorum. Ama Arslan MEDYA TV'de birçok kez hem Sêla Sor'a, hem de ana haber bültenlerine ve başka programlara katıldı. Ve bugün dediğinin tam tersi şeyler söylüyordu. Doğal olarak her insanın görüşleri, savunduğu fikirleri değişebilir. Gelişip, olgunlaşabilir. Dün muhafazakar sağ, bugün ise sol fikirleri benimsemiş olabilir. Hatta daha ileri gideyim. Dün ateist, bugün ise dini inanca sahip, namazında-niyazında birisi olabilir. Veya tersi.
Bunda tuhaf bir şey yok. Ancak bazı alanlar vardır ki onlara ait kriterler, kategoriler değişemez. Keyfinize göre değiştiremezsiniz. Mesela insan hakları, mesela hiç kimsenin etnik kökeninden, inancından ve renginden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmaz gerçeği, mesela bir ulusun kendi geleceğini belirleme hakkına gerekçesiz saygı göstermek, ana dil hakkı gibi.
Bu alanlarda 'vallahi dün farklı düşünüyordum, şimdi kafam basmıyor fikirlerimi değiştirdim' diyemezsiniz. Eğer bugün İhsan Arslan Mazlum-Der'in başkanı olsaydı, Kürt belediye başkanlarının tutuklanmalarına ilişkin 'abartamayın' diye bir açıklama yapabilir miydi? Yapamazdı. Yapsaydı o koltukta oturamazdı. İndirirlerdi. 'Hadi oradan sen nerde insan hakları savunuculuğu nerde' derlerdi.
O nedenle Arslan ve benzerlerinin yüz seksen derece dönüşleri bir fikir değişikliği değil. Sınıf değişikliğidir. Eğer bu sınıf atlama olmasaydı, ideolojik olarak değişim yaşamış olsalar dahi söz konusu alanlara ilişkin söz ve davranışları değişmeyecekti.
Maddi koşullar değişince, söz de değişiyor, tavır da değişiyor. Cepler, banka hesapları şerbetlenince, beyin de sulanıyor. Fikir de, düşünce de, kişilik de o şerbete göre şekilleniyor. İşte bu şerbetçilerle bizim iki kafadar düşünürün yolları bu noktada kesişiyor.
Peki K. Marks ve F. Engels ne diyorlar dı? Özce 'insanların bilincini ve davranışını belirleyen onların içinde bulundukları maddi koşullardır' diyorlardı. 'Kahramanımız', hoş ihtiyaçları olmasa da Marks ve Engels'i 150 yıl sonra bir kez daha doğruluyor. Çünkü cebindekine göre konuşuyor. 'Yeni' sınıfına, yeni ilişkilerine göre konuşuyor.
Dikkat. Şu sınıf atlama dediysek, gerçek manada, kendi dinamikleriyle gelişen bir burjuva sınıfından bahsetmiyoruz. Çünkü o sınıfında bir duruşu, kişiliği var. Bu öykünün kahramanları ise iş bitirerek sınıf atlayanlar. Daha doğrusu şerbetin nerde olduğunu keşfedip, nemalanan ve sınıf atlayanlar. Böyle haybeden şerbetlenip sınıf atlayanlarda ar damarı falan-filan olmaz.
Bu nedenle Arslan'ın Kürtlerin üzerine yağan zulmü, haklı gösterip, rasyonalize etmesi son derece doğal. O ve benzerleri şerbetin kaynağını bir kez keşfetmişler. 'Bırakın yiyelim' diyorlar. Bakın bir söyleşide ne diyor; 'Bana Barzanici diyorlar. Kardeşim, ben niye Barzanici olayım? Ben illa bir adamcı olacaksam Tayyip Erdoğancı olurum.'
O kadar. Haksız mı? Yok. Çünkü şerbetin kaynağı orda.
Birçok okuyucunun 'Mark ve Engels muhabbetti de nerden çıktı' dediğini duyar gibi oluyorum. Aslında pek haksız da sayılmazlar. Çünkü aşağıda referans alacağım bu iki düşünürü hem takipçileri hem de karşıtları bir hayli yıpratıldılar. Yüz doğruları bir yanlışın yanında silinip gitti. Veya unutuldu.
Gelelim meseleye. Engels ve Marks'ın nerdeyse küflenmeye yüz tutmuş kitaplarını açmama, sayfalarında bir gezintiye çıkmama 'sağ olsun' dünün 'insan hakları savunucusu' ve bugünün AKP'li vekili İhsan Arslan yol açtı. Ne alaka var demeyin. Lütfen biraz sabır edin. İzah etmeye çalışacağım.
Pazar günü ekranlarda izlediniz. Bir grup AKP'li vekil ve yönetici Diyarbakır'da basın mensuplarıyla bir araya geldiler. Arslan bu toplantıda 'Belediye başkanlarının tutuklanması abartılıyor' dedi. Daha önce Arslan'ın yol arkadaşı, bakan Mehdi Eker 'Kelepçeye şükredin' demişti. Şimdi bu nakarat tamamlamış oldu; 'abartmayın, şükredin.'
Peki nasıl oluyor da bir dönem Mazlum-Der gibi bir insan hakları kuruluşunun başkanlığını yapan birisi bu kadar değişebiliyor. Bu değişim nasıl oluyor?
Doğrusu İhsan Arslan ile yüz yüze görüştüğümü sanmıyorum. Ama Arslan MEDYA TV'de birçok kez hem Sêla Sor'a, hem de ana haber bültenlerine ve başka programlara katıldı. Ve bugün dediğinin tam tersi şeyler söylüyordu. Doğal olarak her insanın görüşleri, savunduğu fikirleri değişebilir. Gelişip, olgunlaşabilir. Dün muhafazakar sağ, bugün ise sol fikirleri benimsemiş olabilir. Hatta daha ileri gideyim. Dün ateist, bugün ise dini inanca sahip, namazında-niyazında birisi olabilir. Veya tersi.
Bunda tuhaf bir şey yok. Ancak bazı alanlar vardır ki onlara ait kriterler, kategoriler değişemez. Keyfinize göre değiştiremezsiniz. Mesela insan hakları, mesela hiç kimsenin etnik kökeninden, inancından ve renginden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmaz gerçeği, mesela bir ulusun kendi geleceğini belirleme hakkına gerekçesiz saygı göstermek, ana dil hakkı gibi.
Bu alanlarda 'vallahi dün farklı düşünüyordum, şimdi kafam basmıyor fikirlerimi değiştirdim' diyemezsiniz. Eğer bugün İhsan Arslan Mazlum-Der'in başkanı olsaydı, Kürt belediye başkanlarının tutuklanmalarına ilişkin 'abartamayın' diye bir açıklama yapabilir miydi? Yapamazdı. Yapsaydı o koltukta oturamazdı. İndirirlerdi. 'Hadi oradan sen nerde insan hakları savunuculuğu nerde' derlerdi.
O nedenle Arslan ve benzerlerinin yüz seksen derece dönüşleri bir fikir değişikliği değil. Sınıf değişikliğidir. Eğer bu sınıf atlama olmasaydı, ideolojik olarak değişim yaşamış olsalar dahi söz konusu alanlara ilişkin söz ve davranışları değişmeyecekti.
Maddi koşullar değişince, söz de değişiyor, tavır da değişiyor. Cepler, banka hesapları şerbetlenince, beyin de sulanıyor. Fikir de, düşünce de, kişilik de o şerbete göre şekilleniyor. İşte bu şerbetçilerle bizim iki kafadar düşünürün yolları bu noktada kesişiyor.
Peki K. Marks ve F. Engels ne diyorlar dı? Özce 'insanların bilincini ve davranışını belirleyen onların içinde bulundukları maddi koşullardır' diyorlardı. 'Kahramanımız', hoş ihtiyaçları olmasa da Marks ve Engels'i 150 yıl sonra bir kez daha doğruluyor. Çünkü cebindekine göre konuşuyor. 'Yeni' sınıfına, yeni ilişkilerine göre konuşuyor.
Dikkat. Şu sınıf atlama dediysek, gerçek manada, kendi dinamikleriyle gelişen bir burjuva sınıfından bahsetmiyoruz. Çünkü o sınıfında bir duruşu, kişiliği var. Bu öykünün kahramanları ise iş bitirerek sınıf atlayanlar. Daha doğrusu şerbetin nerde olduğunu keşfedip, nemalanan ve sınıf atlayanlar. Böyle haybeden şerbetlenip sınıf atlayanlarda ar damarı falan-filan olmaz.
Bu nedenle Arslan'ın Kürtlerin üzerine yağan zulmü, haklı gösterip, rasyonalize etmesi son derece doğal. O ve benzerleri şerbetin kaynağını bir kez keşfetmişler. 'Bırakın yiyelim' diyorlar. Bakın bir söyleşide ne diyor; 'Bana Barzanici diyorlar. Kardeşim, ben niye Barzanici olayım? Ben illa bir adamcı olacaksam Tayyip Erdoğancı olurum.'
O kadar. Haksız mı? Yok. Çünkü şerbetin kaynağı orda.
Misafir- Misafir
Similar topics
» Karl Marx-Frederick Engels
» SAVAŞ SÜRÜYOR...
» 20 Yaşına gelmiş ve Marx okumamış biri Eşşektir. Marx okuduktan sonra Marxist olmamış biri Eşşoğlueşşektir
» Kısaca Marx ve Marxizm
» 05 MAYIS 1818 Karl Marx doğdu.
» SAVAŞ SÜRÜYOR...
» 20 Yaşına gelmiş ve Marx okumamış biri Eşşektir. Marx okuduktan sonra Marxist olmamış biri Eşşoğlueşşektir
» Kısaca Marx ve Marxizm
» 05 MAYIS 1818 Karl Marx doğdu.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi