Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
Devrimci, Devrimin Görevlerini Düşünmeyi Yaşamının Tümüne Yayan Kişidir
1 sayfadaki 1 sayfası
Devrimci, Devrimin Görevlerini Düşünmeyi Yaşamının Tümüne Yayan Kişidir
"Bin kilometrelik yola bile bir adımla başlanır; düşüncelerine dikkat et, bunlar da senin amaçlarının ilk adımlarıdır" der bir Çin halk deyişinde. Düşüncelerimiz, eksiği fazlasıyla, olumlu ve olumsuz yanlarıyla, bizi amaçlarımıza götüren, veya amaçlarımıza ulaşmaktan alıkoyan bir rol oynarlar. İşte böyle olduğu içindir ki, bir devrimci için, gününün her saatinde neleri düşündüğü, neye, nasıl yoğunlaştığı onun devrimcilik yürüyüşünün niteliğini de belirler.
Kimi zaman eksikliklerimiz, yapmadığımız işler veya yanlış davranışlarımız sözkonusu olduğunda, sıklıkla, "düşünmedim" veya bir harf farklılığıyla "düşünemedim" gerekçelerine sığınırız. Düşüncelerin devrim yürüyüşünde oynadığı rolü gözönünde bulundurarak, bu gerekçeyi masaya yatıralım. Elbette bu gerekçeyi masaya yatırmak demek, bu gerekçeye sarılan kişiyi masaya yatırmaktır.
Mücadele içinde karşılaştığımız ve örgütlenmemizi, faaliyetlerimizi engelleyen olgulardan biri de düşünmemektir gerçekten. İnsan için düşünmemek diye bir durum sözkonusu değildir, insan düşünen bir varlıktır, o zaman düşünmemek demek tam olarak sorunu ifade etmekte yetersiz kalır, asıl olarak düşünmedim, düşünemedim sözünde ortaya çıkan "devrimci görevlerimi düşünmedim"dir.
O zaman önümüze şu soru gelir: Eğer devrimci görevlerimizi düşünmüyorsak, o halde ne düşünüyoruz? Sorunun kaynağı buradadır ve düşünmedim sözünde incelenmesi gereken budur. Devrimciliği düşünmüyor, devrimci görevlere kafa yormuyorsak, beynimiz devrimcilik dışı şeyler düşünüyordur, beynin yoğunlaşması devrimcilik dışındaki düşüncelere ve olgularadır. Devrimciliğin dışındaki yer ise, açık ki, düzendir. Devrimciliğin ve düzenin dışında başka bir alan yoktur. Bunun farkında olabilir veya olmayabiliriz, fakat gerçek budur. Ki, devrimi düşünmediğimizde bu durum pratiğe, bedenen devrimci mücadelenin içinde, fakat beyni önemli oranda düzende bir kişilik olarak yansır.
Kendimizi devrimci olarak tanımlıyorsak, yaptığımız işi düşünmek zorundayız
Bir devrimci için devrimin sorunlarını düşünmek nedir? Özel olarak belli zamanlara sıkıştırılacak bir olgu mudur? Elbette ki hayır, devrimin sorunlarını ve görevlerini düşünmek devrimcinin yaşam tarzıdır, beynin doğal faaliyetidir.
Bizim devrimcilik dışında bir yaşamımız yoktur. Bizler burjuva politikacısı gibi, politik faaliyetini gününün belli zamanlarında yapan, bunun dışındaki zamanını kişisel yaşamına ayıran insanlar değiliz. Devrimci, kendi yaşamını halkına adamış kişidir, yaşamında sadece devrim vardır, tek işi, tek yoğunluğu devrimciliktir.
Tek yoğunluğumuz devrimcilik olduğunda, beynimiz de doğal olarak devrime göre şekillenecektir. Devrimi düşünmek, devrim için üretmek, sürekli olarak devrimci görevler ile meşgul olmak "düşünmedim" gerekçesini ortadan kaldırır. Bu gerekçeyi gündeme getiriyorsak, bu durumda beynin farklı meşguliyetleri var demektir. Bu durumda bir devrimci beynini meşgul eden nedenleri, etkenleri bulmak ve bunlarla mücadele etmekle görevlidir.
Kendimize "düşünemedim" şeklinde yaptığımız izahların gerçek anlamını bilerek üzerinde durmamız gerekir. Böyle bir durumda kendimize sormamız gereken sorular bellidir; düşünmem gereken birşeyi düşünemediysem, neden? O zaman neyi düşündüm? Kafam neyle meşguldü? Bu soruların cevapları bizi kendi eksikliklerimizle yüzyüze getirecek, değişimimizin, dönüşmemizin önünü açacaktır. Aksi halde rahatlıkla ileri sürdüğümüz "düşünemedim" gerekçeleri, kendimizdeki sorunu görememeyi ve dolayısıyla sorunun giderek büyümesini getirecektir. Devrimci tarzda düşünmeme, bu aşamada da devrededir aslında. Kişi devrimin sorunlarıyla meşgul olmadığında, ortaya çıkan eksikliklerin, olumsuzlukların izahını yaparken de ilk akla gelen olarak "düşünmedim" demektedir. Oysa bu zaten anlamsız bir cevaptır. Sorun da zaten buradadır, neden düşünmedin? Bunu bulmak için de beynimizin devrime yoğunlaşması zorunluluktur.
Bu sorgulamayı, muhasebeyi yapmadığımızda "düşünmedim, düşünemedim" gerekçesi bir tarza dönüşecektir. Kişi kendini sorgulamadığında ilk akla geleni yapmak, ilk akla geleni söylemek alışkanlığı gelişir. Her devrimcinin önem vererek durması gereken bir alışkanlıktır. Her konuda ilk akla gelenin doğru olacağı düşünülmemelidir. Sorunların doğru kavranması, doğru çözümlerin üretilmesi bir emek, bir yoğunluk ister. Devrimci bir işi yapmış olmak için yapmaz. Bir işi yaptığında devrimi büyütmeyi düşünür. Devrimi büyütmeyi düşündüğümüzde, alacağımız kararları, yaptığımız işi önemseriz ve baştan savma işler yapmayız.
Eğer, beynimiz her an devrimin görevleri ile meşgul değilse, devrimciliği kavrayışımızda da çarpıklıklar var demektir. Değilse, düşünememe probleminin ortaya çıkmaması gerekir.
Devrimciysek, her şeyi düşünürüz. Her an kafamız kitleleri nasıl örgütleyeceğiz, bulunduğumuz birimdeki, alandaki insanları tek tek nasıl eğiteceğiz, hangi eylemi nasıl gerçekleştireceğiz, günlük ve uzun vadeli programımızı nasıl hayata geçireceğiz, önümüzdeki sürece ilişkin neler yapmalıyız, çalışma alanımızda insanların ruh hali nedir, bu ruh halini nasıl değiştireceğiz, faşizmin alanımızdaki etkilerini nasıl kırabiliriz, nasıl bir yöntemle kitleleri etkileyebiliriz... gibi onlarca soruyla meşgul olacaktır... Beynimizin bunlarla dolu olması demek, düşünememe sorununu yaşamamak demektir.
Elbette, bir devrimci hiç yanılmaz değildir. Devrimci kimi zaman eksik, yanlış kararlar da alabilir, fakat bu durumda da yine düşünememe diye bir şey sözkonusu olmaz. Düşünmüş ama yanlış değerlendirmiştir; bu durumda yanlış düşünmenin nedenleri üzerinde ayrıca durulur. Fakat, yukarıda sıraladığımız gibi sürekli olarak devrimin görevlerini düşünen bir devrimcinin yaşamında yanlış düşünme örnekleri fazla ve kendini sürekli olarak tekrar eden biçimde ortaya çıkmaz. Çünkü, kendini sürekli tekrarlayan yanlış düşüncede de sorun var demektir. Bu da yine yoğunlaşmamaktan kaynaklanmaktadır. Kendini eğitmeye, geliştirmeye yeterince zaman ayırmayan devrimci, çoğunlukla eksik, yüzeysel, kulaktan dolma bilgilerle düşünecektir, ki yanlış bilgilerle doğru sonuçlara varmak mümkün değildir.
Bu da düşünmemeyle aynı sonuca varmaktadır. Bir göreve yeterince emek harcamamanın nedeni de "pratik yoğunluk" değildir. Yoğunluk her zaman olacaktır. Tersine yoğunluk devrimcinin gelişimini hızlandırıcı durumundadır. Yoğunluk devrimciyi zorlar, kendini aşmasını sağlar, varolan yoğunluğun altından kalkabilmek için devrimci kendini geliştirme gereği duyar.
Sınıflar mücadelesinde, ne pratikte, ne düşüncede boşluğa yer yoktur
Bir işin örgütlenmesinde, kitlelerin örgütlenmesinde, kadrolaşma faaliyetinde, yaptığımız en küçük işten en büyük işe kadar, her faaliyetimizde, boşluğa yer bırakmamalıyız. Bu ise önceden düşünmektir. Düşünmediğimiz her ayrıntı eylemimizi, faaliyetimizi olumsuz etkileyecektir. Doğaldır ki, yaptığımız her işe büyük emek, zaman harcıyoruz, bedel ödüyoruz. Tüm bunların sonuç alması ya da sonuçsuz kalması bizim beynimizin yoğunlaşmasına bağlıdır. Devrimci mücadele içerisinde, faaliyetlerimizde "büyük oranda doğru yaparak" sonuç alamayız. Yanlışı en asgari düzeye indirerek sonuç alabiliriz.
Oligarşi elbette, devrimimizi engellemek için düşünmekte ve üretmektedir. Kitleleri yozlaştırmak, eğitimsiz geri bırakmak ve onlarca sonuç oligarşinin önümüze çıkardığı engellerdir. Ve tam da zaten bu noktada devrime yoğunlaşmak görevdir. Sorun oligarşinin önümüze diktiği engelleri nasıl aşabiliriz, sorunudur. Düşünmemiz, yoğunlaşmamız gereken de burasıdır. Bunu başaramadığımızda oligarşinin önümüze diktiği engellere teslim olma sonucu doğacaktır. Bu noktada devrimci iddia yok olur. Bunun içindir ki, ısrarla evet en geri, faşizmden, burjuvazinin kültüründen en çok etkilenmiş kitleleri bile örgütleyip kadrolaştırmayı düşünmek ve başarmak zorundayız. Mao'nun Çin halkını nasıl örgütlediğini sık sık örnek olarak veririz. Bu öylesine verilen bir örnek değildir. En geri kitleleri bile örgütlemek mümkündür, başarılabilir. Sorun bunun yollarını bulup çıkarabilmektir.
Buna yoğunlaşmalıyız. Nasıl başarabiliriz sorusu üzerinde durmalıyız. Bunun biçimi tek değildir, bunun reçetesi yoktur. Kitle çalışması içinde, kitleleri, insanları tanıyarak, özelliklerini öğrenerek çözümleri üretebiliriz. Buna yoğunlaştığımızda, zamanımızı, enerjimizi harcadığımızda başaramamak diye bir şey söz konusu değildir. Yoğunlaşmayan, üretmeyen, sonuç almayan bir devrimcinin bakış açısı hep olumsuz olarak şekillenecektir. Kimseyi beğenmeyecek, kitleleri küçümseyecek, kendini motive edemeyecek, sonuçta umutsuzlaşacaktır.
Düşünen, yoğunlaşan, sonuç alan olmalıyız. Kitleleri örgütleme, kadrolaştırma, devrimci pratiği yükseltme, kitle hareketini büyütme gibi devrimin temel sorunlarının altından ancak böyle kalkabiliriz.
Bir Çin atasözüyle başlamıştık yazımıza. Bir başka atasözüyle bitirelim; der ki bu söz: "Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer." Bizim ise, sınıflar mücadelesinde boşa atacak tek kurşunumuz olmamalı. Her adımımızı düşünerek atmalı, düşüncemiz her an devrimle dolu olmalı.
***
Bir devrimci için devrimin sorunlarını düşünmek nedir? Özel olarak belli zamanlara sıkıştırılacak bir olgu mudur? Elbette ki hayır, devrimin sorunlarını ve görevleri düşünmek devrimcinin yaşam tarzıdır, beynin doğal faaliyetidir.
*
Devrimciysek, her an kafamız kitleleri nasıl örgütleyeceğiz, bulunduğumuz birimdeki insanları tek tek nasıl eğiteceğiz, hangi eylemi nasıl gerçekleştireceğiz, günlük ve uzun vadeli programımızı nasıl hayata geçireceğiz, çalışma alanımızda insanların ruh hali nedir, bu ruh halini nasıl değiştireceğiz, faşizmin alanımızdaki etkilerini nasıl kırabiliriz, nasıl bir yöntemle kitleleri etkileyebiliriz... gibi onlarca soruyla meşgul olacaktır...
Kimi zaman eksikliklerimiz, yapmadığımız işler veya yanlış davranışlarımız sözkonusu olduğunda, sıklıkla, "düşünmedim" veya bir harf farklılığıyla "düşünemedim" gerekçelerine sığınırız. Düşüncelerin devrim yürüyüşünde oynadığı rolü gözönünde bulundurarak, bu gerekçeyi masaya yatıralım. Elbette bu gerekçeyi masaya yatırmak demek, bu gerekçeye sarılan kişiyi masaya yatırmaktır.
Mücadele içinde karşılaştığımız ve örgütlenmemizi, faaliyetlerimizi engelleyen olgulardan biri de düşünmemektir gerçekten. İnsan için düşünmemek diye bir durum sözkonusu değildir, insan düşünen bir varlıktır, o zaman düşünmemek demek tam olarak sorunu ifade etmekte yetersiz kalır, asıl olarak düşünmedim, düşünemedim sözünde ortaya çıkan "devrimci görevlerimi düşünmedim"dir.
O zaman önümüze şu soru gelir: Eğer devrimci görevlerimizi düşünmüyorsak, o halde ne düşünüyoruz? Sorunun kaynağı buradadır ve düşünmedim sözünde incelenmesi gereken budur. Devrimciliği düşünmüyor, devrimci görevlere kafa yormuyorsak, beynimiz devrimcilik dışı şeyler düşünüyordur, beynin yoğunlaşması devrimcilik dışındaki düşüncelere ve olgularadır. Devrimciliğin dışındaki yer ise, açık ki, düzendir. Devrimciliğin ve düzenin dışında başka bir alan yoktur. Bunun farkında olabilir veya olmayabiliriz, fakat gerçek budur. Ki, devrimi düşünmediğimizde bu durum pratiğe, bedenen devrimci mücadelenin içinde, fakat beyni önemli oranda düzende bir kişilik olarak yansır.
Kendimizi devrimci olarak tanımlıyorsak, yaptığımız işi düşünmek zorundayız
Bir devrimci için devrimin sorunlarını düşünmek nedir? Özel olarak belli zamanlara sıkıştırılacak bir olgu mudur? Elbette ki hayır, devrimin sorunlarını ve görevlerini düşünmek devrimcinin yaşam tarzıdır, beynin doğal faaliyetidir.
Bizim devrimcilik dışında bir yaşamımız yoktur. Bizler burjuva politikacısı gibi, politik faaliyetini gününün belli zamanlarında yapan, bunun dışındaki zamanını kişisel yaşamına ayıran insanlar değiliz. Devrimci, kendi yaşamını halkına adamış kişidir, yaşamında sadece devrim vardır, tek işi, tek yoğunluğu devrimciliktir.
Tek yoğunluğumuz devrimcilik olduğunda, beynimiz de doğal olarak devrime göre şekillenecektir. Devrimi düşünmek, devrim için üretmek, sürekli olarak devrimci görevler ile meşgul olmak "düşünmedim" gerekçesini ortadan kaldırır. Bu gerekçeyi gündeme getiriyorsak, bu durumda beynin farklı meşguliyetleri var demektir. Bu durumda bir devrimci beynini meşgul eden nedenleri, etkenleri bulmak ve bunlarla mücadele etmekle görevlidir.
Kendimize "düşünemedim" şeklinde yaptığımız izahların gerçek anlamını bilerek üzerinde durmamız gerekir. Böyle bir durumda kendimize sormamız gereken sorular bellidir; düşünmem gereken birşeyi düşünemediysem, neden? O zaman neyi düşündüm? Kafam neyle meşguldü? Bu soruların cevapları bizi kendi eksikliklerimizle yüzyüze getirecek, değişimimizin, dönüşmemizin önünü açacaktır. Aksi halde rahatlıkla ileri sürdüğümüz "düşünemedim" gerekçeleri, kendimizdeki sorunu görememeyi ve dolayısıyla sorunun giderek büyümesini getirecektir. Devrimci tarzda düşünmeme, bu aşamada da devrededir aslında. Kişi devrimin sorunlarıyla meşgul olmadığında, ortaya çıkan eksikliklerin, olumsuzlukların izahını yaparken de ilk akla gelen olarak "düşünmedim" demektedir. Oysa bu zaten anlamsız bir cevaptır. Sorun da zaten buradadır, neden düşünmedin? Bunu bulmak için de beynimizin devrime yoğunlaşması zorunluluktur.
Bu sorgulamayı, muhasebeyi yapmadığımızda "düşünmedim, düşünemedim" gerekçesi bir tarza dönüşecektir. Kişi kendini sorgulamadığında ilk akla geleni yapmak, ilk akla geleni söylemek alışkanlığı gelişir. Her devrimcinin önem vererek durması gereken bir alışkanlıktır. Her konuda ilk akla gelenin doğru olacağı düşünülmemelidir. Sorunların doğru kavranması, doğru çözümlerin üretilmesi bir emek, bir yoğunluk ister. Devrimci bir işi yapmış olmak için yapmaz. Bir işi yaptığında devrimi büyütmeyi düşünür. Devrimi büyütmeyi düşündüğümüzde, alacağımız kararları, yaptığımız işi önemseriz ve baştan savma işler yapmayız.
Eğer, beynimiz her an devrimin görevleri ile meşgul değilse, devrimciliği kavrayışımızda da çarpıklıklar var demektir. Değilse, düşünememe probleminin ortaya çıkmaması gerekir.
Devrimciysek, her şeyi düşünürüz. Her an kafamız kitleleri nasıl örgütleyeceğiz, bulunduğumuz birimdeki, alandaki insanları tek tek nasıl eğiteceğiz, hangi eylemi nasıl gerçekleştireceğiz, günlük ve uzun vadeli programımızı nasıl hayata geçireceğiz, önümüzdeki sürece ilişkin neler yapmalıyız, çalışma alanımızda insanların ruh hali nedir, bu ruh halini nasıl değiştireceğiz, faşizmin alanımızdaki etkilerini nasıl kırabiliriz, nasıl bir yöntemle kitleleri etkileyebiliriz... gibi onlarca soruyla meşgul olacaktır... Beynimizin bunlarla dolu olması demek, düşünememe sorununu yaşamamak demektir.
Elbette, bir devrimci hiç yanılmaz değildir. Devrimci kimi zaman eksik, yanlış kararlar da alabilir, fakat bu durumda da yine düşünememe diye bir şey sözkonusu olmaz. Düşünmüş ama yanlış değerlendirmiştir; bu durumda yanlış düşünmenin nedenleri üzerinde ayrıca durulur. Fakat, yukarıda sıraladığımız gibi sürekli olarak devrimin görevlerini düşünen bir devrimcinin yaşamında yanlış düşünme örnekleri fazla ve kendini sürekli olarak tekrar eden biçimde ortaya çıkmaz. Çünkü, kendini sürekli tekrarlayan yanlış düşüncede de sorun var demektir. Bu da yine yoğunlaşmamaktan kaynaklanmaktadır. Kendini eğitmeye, geliştirmeye yeterince zaman ayırmayan devrimci, çoğunlukla eksik, yüzeysel, kulaktan dolma bilgilerle düşünecektir, ki yanlış bilgilerle doğru sonuçlara varmak mümkün değildir.
Bu da düşünmemeyle aynı sonuca varmaktadır. Bir göreve yeterince emek harcamamanın nedeni de "pratik yoğunluk" değildir. Yoğunluk her zaman olacaktır. Tersine yoğunluk devrimcinin gelişimini hızlandırıcı durumundadır. Yoğunluk devrimciyi zorlar, kendini aşmasını sağlar, varolan yoğunluğun altından kalkabilmek için devrimci kendini geliştirme gereği duyar.
Sınıflar mücadelesinde, ne pratikte, ne düşüncede boşluğa yer yoktur
Bir işin örgütlenmesinde, kitlelerin örgütlenmesinde, kadrolaşma faaliyetinde, yaptığımız en küçük işten en büyük işe kadar, her faaliyetimizde, boşluğa yer bırakmamalıyız. Bu ise önceden düşünmektir. Düşünmediğimiz her ayrıntı eylemimizi, faaliyetimizi olumsuz etkileyecektir. Doğaldır ki, yaptığımız her işe büyük emek, zaman harcıyoruz, bedel ödüyoruz. Tüm bunların sonuç alması ya da sonuçsuz kalması bizim beynimizin yoğunlaşmasına bağlıdır. Devrimci mücadele içerisinde, faaliyetlerimizde "büyük oranda doğru yaparak" sonuç alamayız. Yanlışı en asgari düzeye indirerek sonuç alabiliriz.
Oligarşi elbette, devrimimizi engellemek için düşünmekte ve üretmektedir. Kitleleri yozlaştırmak, eğitimsiz geri bırakmak ve onlarca sonuç oligarşinin önümüze çıkardığı engellerdir. Ve tam da zaten bu noktada devrime yoğunlaşmak görevdir. Sorun oligarşinin önümüze diktiği engelleri nasıl aşabiliriz, sorunudur. Düşünmemiz, yoğunlaşmamız gereken de burasıdır. Bunu başaramadığımızda oligarşinin önümüze diktiği engellere teslim olma sonucu doğacaktır. Bu noktada devrimci iddia yok olur. Bunun içindir ki, ısrarla evet en geri, faşizmden, burjuvazinin kültüründen en çok etkilenmiş kitleleri bile örgütleyip kadrolaştırmayı düşünmek ve başarmak zorundayız. Mao'nun Çin halkını nasıl örgütlediğini sık sık örnek olarak veririz. Bu öylesine verilen bir örnek değildir. En geri kitleleri bile örgütlemek mümkündür, başarılabilir. Sorun bunun yollarını bulup çıkarabilmektir.
Buna yoğunlaşmalıyız. Nasıl başarabiliriz sorusu üzerinde durmalıyız. Bunun biçimi tek değildir, bunun reçetesi yoktur. Kitle çalışması içinde, kitleleri, insanları tanıyarak, özelliklerini öğrenerek çözümleri üretebiliriz. Buna yoğunlaştığımızda, zamanımızı, enerjimizi harcadığımızda başaramamak diye bir şey söz konusu değildir. Yoğunlaşmayan, üretmeyen, sonuç almayan bir devrimcinin bakış açısı hep olumsuz olarak şekillenecektir. Kimseyi beğenmeyecek, kitleleri küçümseyecek, kendini motive edemeyecek, sonuçta umutsuzlaşacaktır.
Düşünen, yoğunlaşan, sonuç alan olmalıyız. Kitleleri örgütleme, kadrolaştırma, devrimci pratiği yükseltme, kitle hareketini büyütme gibi devrimin temel sorunlarının altından ancak böyle kalkabiliriz.
Bir Çin atasözüyle başlamıştık yazımıza. Bir başka atasözüyle bitirelim; der ki bu söz: "Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer." Bizim ise, sınıflar mücadelesinde boşa atacak tek kurşunumuz olmamalı. Her adımımızı düşünerek atmalı, düşüncemiz her an devrimle dolu olmalı.
***
Bir devrimci için devrimin sorunlarını düşünmek nedir? Özel olarak belli zamanlara sıkıştırılacak bir olgu mudur? Elbette ki hayır, devrimin sorunlarını ve görevleri düşünmek devrimcinin yaşam tarzıdır, beynin doğal faaliyetidir.
*
Devrimciysek, her an kafamız kitleleri nasıl örgütleyeceğiz, bulunduğumuz birimdeki insanları tek tek nasıl eğiteceğiz, hangi eylemi nasıl gerçekleştireceğiz, günlük ve uzun vadeli programımızı nasıl hayata geçireceğiz, çalışma alanımızda insanların ruh hali nedir, bu ruh halini nasıl değiştireceğiz, faşizmin alanımızdaki etkilerini nasıl kırabiliriz, nasıl bir yöntemle kitleleri etkileyebiliriz... gibi onlarca soruyla meşgul olacaktır...
Misafir- Misafir
Similar topics
» Devrimin meşalesi KIZILDERE
» Devrimci İşçi Hareketi
» Devrim için Devrimci okul
» Sınıf Temelinde Devrimci Çalışma
» Devrim İçin Devrimci Okul
» Devrimci İşçi Hareketi
» Devrim için Devrimci okul
» Sınıf Temelinde Devrimci Çalışma
» Devrim İçin Devrimci Okul
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi