Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
feodal toplum
1 sayfadaki 1 sayfası
feodal toplum
Köleci toplumda köleler zorla çalıştırılıyordu, ürettikleri her şey kendileriyle birlikte efendinindi. Ama artık feodal toplumla birlikte kölelik biçim değiştirmiş, toprağa bağlı kölelik ilişkisi ortaya çıkmıştı. Toprak köleleri çalışmadan yaşamayı düşünemezdi bile çünkü artık ürettiklerinin hiç değilse bir kısmı kendisine aitti, kendi geçimini sağlamak üzere elbette... -Serf- denen toprak köleleri, derebeyi denen büyük toprak sahiplerine ürettiklerinin çoğunu vermek zorundalardı, bu toprağa bağlı köylünün orada yaşamını devam ettirmesi için şarttı. Kalacağı yeri sağlayan, ürettiği üründen yaşayacağı kadar faydalanmasına izin veren ve de yaptığı üretimle hem derebeyi veya lordu hem de kralları besleyen, asker sağlayan köylüyü koruyan toprak sahiplerine karşı köylüler -minnettarlık- duyuyorlardı. Bu yüzden bu kadar çok çalışıyor ve itiraz etmiyorlardı. Bu durum karşılıklı çıkarların tatmini gibi algılatılıyor, toprak sahibi ile toprağa bağlı çalışan köylünün birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları varmış da bunun sistemli bir şekilde yürütüldüğü bir toplumsal düzenin adı feodalizmmiş gibi algılatılıyordu. Bu durumun bir başka ifadesi düzenin kendini korumak için oluşturduğu ideolojik meşruiyetin sağlanmış olmasıdır. Feodal üretim tarzını temeli, egemen feodal beyler sınıfının arazini ve toprağın mülkiyetine sahip olması sayesinde, kendilerine kişisel olarak bağımlı ve toprağa bağlı olan köylülerin sömürülmesi idi. Feodal bey işlenen tüm toprağın sahibi idi. Aynı toprak parçası üretici güç olan köylünün, üzerinde kullanım hakkı için üretim yaptığı topraktı. Bütün tarımsal üretim köylülerin emeği ve canlı-cansız iş aletleri ile yürütülüyordu. Feodal üretimde var olan sömürü de köylünün harcadığı artı-emeğe ve toprak sahibi için yaratmış olduğu artı-ürüne dayanıyordu. Feodalizmde de köleci toplumda olduğu gibi baskı, şiddet, zorla çalıştırma, ceza gibi insanlık ve ekonomi dışı uygulamalar geçerliydi. Ama feodal toplum ile köleci toplum arasında çok önemli bir fark vardı: Kendine ait bir ekonomiye ve hiçbir üretim aracına sahip olmayan kölenin tersine, feodal çağın köylüsü, bir toprak parçasına ve kendi ekonomisine sahipti. Buna ek olarak da köylü tarımsal üretim aletlerinin yeniden üretimini de kendi ekonomisinde yapardı. Feodal ilişkiler sadece köyde değil, aynı zamanda şehri de kapsıyordu. Zanaatkarlar ve tüccarlar şehirlerdeki feodal ilişkilerin devam etmesini sağlayan başat aktörlerdi. Eski serf olan ve kaçıp şehre yerleşen zanaatkarlar yine de köydeki bağımlılık zincirinden kurtulamıyorlardı. Feodal beyler şehirlerden de ağır vergiler alıyorlardı. Şehirlerde hakim olan lonca sistemi, şehir el sanatlarındaki feodal ilişkilerin ifade biçimiydi. Elbette ki feodalizmi bu kadar anlatmakla yetinemeyiz, daha gösterilecek bir sürü yönü bu düzenin. Emekçi yığınlar üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmak için feodal senyörler sınıfı, iktisadi sömürü ve siyasal köleleştirme ile yetinmiyordu. İdeolojik etki, en iyi silahlarından biriydi ve feodal toplumun ideolojisinde en önemli rol dine ve kiliseye düşüyordu. Yer yüzünde çekilen acıların ödülü olarak göklerde mutluluk vaadleri ile kilise, halk yığınlarını uyutuyor ve köylülerin feodal beylerce uygulanan baskıya, insanlık dışı uygulamalara karşı isyan etmemelerini, savaşmamalarını sağlıyordu. Marx boşuna dememiş; -Din halkların afyonudur- diye. Dinin toplum üzerindeki etkisi de aynı uyuşturucunun insan beynine ve vücuduna verdiği zarar gibi olmuş hep. Dinsel öğeleri kullanarak halka, bilinçli olarak yumuşak başlılığı ve boyun eğmeyi aşılıyorlardı. Bütün manevi yaşamın dinden esinlendiği bu çağda, kilise yürürlükte olan toplumsal düzeni, emekçilerin, köylülerin ve zanaatçıların aşırı sömürüye maruz kalmasını, kendi saygınlığını güvence altına alarak sağlıyordu. Avrupada feodal dönemin bütün uygarlığı, dinin ve kilisenin yarattığı gerici ideolojinin etkisini taşıyordu. İslamiyet de yayıldığı ülkelerde aynı işlevi görüyordu. İnsanların yeryüzündeki acılarının ve sefaletlerinin tesellisini -öteki dünyada- aramalarını ve bu durumu sorgulamamalarını öğütleyen aksi takdirde büyük günah işleyecekleri savsatası ile de korkutarak insanları kandıran dinin kimin çıkarına olduğunu anlamamak imkansız herhalde. Aslında bu durumun daha açık ifadesi şudur: -Yoksulluk, açlık, işsizlik, sömürü gibi insana hayatına yakışamayan ama yalnızca bir grup azınlığın çıkarı için devam eden bu eşitsiz durumu sakın sorgulamayın, çünkü bunu bu dünyada değiştirmeniz imkansız. -Öteki dünyada- acı çekmemek için şimdi tanrının, feodal beylerin, sermaye babalarının istediği gibi uslu çocuk olun, ne itiraz edin ne de sorgulayın. Sakın değiştirmeye, dengeleri yerinden oynatmaya kalkmayın yoksa diğer tarafta da mutlu olamazsınız. Ne tehdit ama! Çaresiz kalan bir düzene de ancak böyle yalan dolu bir -çözüm- uygun olurdu zaten... Sömürüye dayanan tüm üretim biçimleri gibi feodalizm de, hem üretici güçlerin 15 ve 16.yy da başlayan başdöndürücü gelişimi; hem de sömürülen sınıfların isyanları yüzünden yokoluş sürecine girdi. 15 ve 16.yy da teknolojideki basit de olsa kimi ilerlemeler, matbaanın icadı ve özellikle de denizcilikteki gelişmeler, bilgi üretiminin hızlanmasına ve yeni kıtaların Avrupalılarca keşfedilip yağmalanmasına neden oldu. Teknolojik ilerleme hem toplumsal işbölümünü derinleştirdi, ki bu sayede toplumsal üretim arttı; hem de keşfedilen yeni yerlerin yağmalanması sırasında özellikle ticaretle uğraşanların elinde muazzam servetler birikmeye başladı. 17 ve 18.yy gelindiğinde feodalizm artık iyice çürümüş ve var olan feodal üretim ilişkileri üretici güçlerin gelişimini engeller hale gelmişti. Bu durum, egemen olan üretim biçiminin değişimini zorunlu kılan iç dinamiklerinin yani ekonomik ve siyasal olarak yeni bir üretim biçimine zorunlu dönüşecek olan toplumsal yapının değişim unsurlarının oluşmuş olması demektir. Daha açık ifadesi; feodalizmden kapitalizme geçişin teorize edilmiş halidir, kapitalizmin feodalizmin bağrında nasıl serpilip geliştiğinin ve eski üretim biçiminin yerini daha gelişmiş olan bir başka üretim biçimine nasıl bıraktığının tarihsel bir bakış açısıyla anlatılmasıdır.
Misafir- Misafir
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi