Giriş yap
En son konular
Arama
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir Yok
Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.
Yıldırım Türker/Seçmece Eşitlik Ülküsü
1 sayfadaki 1 sayfası
Yıldırım Türker/Seçmece Eşitlik Ülküsü
07/03/2010
YILDIRIM TÜRKER (Arşivi)
Türk Standartlar Enstitüsü çok zorlu bir görevi yüklenmiş, dünya ölçütleriyle bağdaşmayan ahlaki-toplumsal tartı ayarlarımızı bütün milli özellik, hassasiyet ve tepkilerimize uygun olarak saptamaktan yılmıyor. İlmek ilmek ideoloji örgüsüyle sıkı bir gömlek. Bu bedenimize uygun biçilmiş deli gömleği içinde sesini duyurmaya fazla şansı olmayan bedbahtlar olarak güdülüp gidiyoruz işte.
Son derece kalın bir kaygısızlıkla bu TSE damgalı ölçütleri kullanıyor dolaşımdaki bütün iletişim kanalları. Öylesine berbat bir kokteyl ki bu, içen ömür boyu ayılamıyor. Baş ağrısı, göz dönmesi, sinsi bir bulantı eşliğinde turlar...
Tarkan’ın uyuşturucudan gözaltına alınması paşaların darbecilikten gözaltına alınmasına denk geldi ki, deli gömleklerimiz içinde bir daha çırpınalım. Bu milletin paşalarla geçmişini bir kez daha hatırlatmanın gereği yok. Yıllarca memleketin gerçek sahipleri olarak anlı şanlı rütbeler edinip her darbeden aslanlar gibi güçlenmiş çıkarak benzersiz bir korku iktidarı edinmiş paşalarla ünsiyetimiz bellidir. Şimdi onlar arada bir çekyatlarda sabahlıyor ya, orta halli sıkıntı imgesi çekyat bir süredir bir küfür gibi tınlıyor hayatlarımızda.
Kaç on yıldır sürdürülen bir savaşın kahraman komutanları şimdi birer ikişer o çekyatlarda konuk edilir, saatler süren sorgulardan geçirilirken bir zamanlar askere gitme konusunda gösterdiği direnç sonucu zamanın milli kahramanları tarafından epeyi hırpalanan Tarkan’ın da o çekyatlara düşmesi elbette kafaları karıştırdı.
Hatırlamamak ne mümkün; Tarkan, askerlik hizmeti konusunda gönülsüz davranınca Reha Muhtar’ın başını çektiği basın tedhişçileri tarafından sertçe uyarılmış, evinden çalınmış kimi fotograflar yayınlanıvermişti. Bu fotograflarda Tarkan erkek arkadaşıyla ‘samimi görünüyordu’. Üstelik çıplaktı.
Tarkan’la patlak veren mahrem tartışmasının kilit noktası olan, ‘kamusal şahsiyetlerin özel hayatının dokunulmazlığı söz konusu olamaz, medya yakaladığı yerde faş eder’ önermesinin yavanlığı medyamızın etik konusundaki kayıtsızlığını bir kez daha açık etmişti. Tarkan’ın başına gelenler, popüler olmanın meşru bedeli olarak sunuluyordu. Kevin Spacey’e, George Michael’a yapılanlar örnek gösteriliyordu. Böylelikle bu fotografları yayınlayan medya kuruluşları kendilerine muadil olarak batının en ufak bir saygınlık ve güvenilirlik iddiası taşımayan paparazzi basınını göstermiş oluyordu. Tabii Muhtar emminin farkı, bir şantajcıyla suç ortaklığına gönül indirip Tarkan’ın evinden çalınma özel fotograflarını yayınlamış olmasıydı.
Tarkan, dünyaya açılmış bir Türk evladı olarak daha o zaman üvey ilan edilmiş oldu.
Şimdi tutuklanmadan salıverilmesinden sonra, özel muamele gördüğü, savcılığa diğer gözaltındakilerden farklı olarak kelepçesiz götürüldüğü, nezarethane yerine paşalara layık çekyatlarda yatırıldığı konuşuluyor. Ne kadar popüler gönüller prensi olursa olsun, o kaldırılıp altından lavanta kokulu misafir çarşafları çıkarılan çekyatlar ona çok görülüyor. Kimi köşebaşı uzmanları ciddi ciddi ayrımcılıktan dem vurup Tarkan’a ayrıcalıklı muamele gösterilmesini kınıyor.
Daha önce paşalarına bu kadarını bile pek eziyetli, pek aşağılayıcı bulmuşlardı oysa. Şimdiyse “Tarkan Paşa” diye manşet atıyorlar. Çünkü paşalara ayrıcalıklı davranılması onları elbette rahatsız etmiyor. Aksine, paşalara ayrıcalık talep ediyorlar. Paşalarına bakıp babaları hapse düşmüş gibi kaygılı ve umutsuzlar. Baba hapisteyken üvey evlat insana iyice batıyor, değil mi?
Öte yandan, edepsiz yanım beni farklı bir okumaya teşvik ediyor. Acaba, Tarkan’ın paşalığının ilan edilmiş olmasının; ona gösterilen ayrıcalıklı muameleye itirazın ardında paşalara gösterilen ayrıcalık karşısında sesini çıkaramamak yatıyor olabilir mi? Tarkan, sana söylüyorum, paşam sen anla kabilinden. Belki de diyor eğlenceli yanım, Zeki Müren’in 12 Eylül’de kulaktan kulağa bozguncu bir fısıltıyla yayılan sözlerini hatırlamalı. Hani halkın kendisine neden paşa dediği sorulunca Müren’in vermiş olduğu cevap.
YILDIRIM TÜRKER (Arşivi)
Türk Standartlar Enstitüsü çok zorlu bir görevi yüklenmiş, dünya ölçütleriyle bağdaşmayan ahlaki-toplumsal tartı ayarlarımızı bütün milli özellik, hassasiyet ve tepkilerimize uygun olarak saptamaktan yılmıyor. İlmek ilmek ideoloji örgüsüyle sıkı bir gömlek. Bu bedenimize uygun biçilmiş deli gömleği içinde sesini duyurmaya fazla şansı olmayan bedbahtlar olarak güdülüp gidiyoruz işte.
Son derece kalın bir kaygısızlıkla bu TSE damgalı ölçütleri kullanıyor dolaşımdaki bütün iletişim kanalları. Öylesine berbat bir kokteyl ki bu, içen ömür boyu ayılamıyor. Baş ağrısı, göz dönmesi, sinsi bir bulantı eşliğinde turlar...
Tarkan’ın uyuşturucudan gözaltına alınması paşaların darbecilikten gözaltına alınmasına denk geldi ki, deli gömleklerimiz içinde bir daha çırpınalım. Bu milletin paşalarla geçmişini bir kez daha hatırlatmanın gereği yok. Yıllarca memleketin gerçek sahipleri olarak anlı şanlı rütbeler edinip her darbeden aslanlar gibi güçlenmiş çıkarak benzersiz bir korku iktidarı edinmiş paşalarla ünsiyetimiz bellidir. Şimdi onlar arada bir çekyatlarda sabahlıyor ya, orta halli sıkıntı imgesi çekyat bir süredir bir küfür gibi tınlıyor hayatlarımızda.
Kaç on yıldır sürdürülen bir savaşın kahraman komutanları şimdi birer ikişer o çekyatlarda konuk edilir, saatler süren sorgulardan geçirilirken bir zamanlar askere gitme konusunda gösterdiği direnç sonucu zamanın milli kahramanları tarafından epeyi hırpalanan Tarkan’ın da o çekyatlara düşmesi elbette kafaları karıştırdı.
Hatırlamamak ne mümkün; Tarkan, askerlik hizmeti konusunda gönülsüz davranınca Reha Muhtar’ın başını çektiği basın tedhişçileri tarafından sertçe uyarılmış, evinden çalınmış kimi fotograflar yayınlanıvermişti. Bu fotograflarda Tarkan erkek arkadaşıyla ‘samimi görünüyordu’. Üstelik çıplaktı.
Tarkan’la patlak veren mahrem tartışmasının kilit noktası olan, ‘kamusal şahsiyetlerin özel hayatının dokunulmazlığı söz konusu olamaz, medya yakaladığı yerde faş eder’ önermesinin yavanlığı medyamızın etik konusundaki kayıtsızlığını bir kez daha açık etmişti. Tarkan’ın başına gelenler, popüler olmanın meşru bedeli olarak sunuluyordu. Kevin Spacey’e, George Michael’a yapılanlar örnek gösteriliyordu. Böylelikle bu fotografları yayınlayan medya kuruluşları kendilerine muadil olarak batının en ufak bir saygınlık ve güvenilirlik iddiası taşımayan paparazzi basınını göstermiş oluyordu. Tabii Muhtar emminin farkı, bir şantajcıyla suç ortaklığına gönül indirip Tarkan’ın evinden çalınma özel fotograflarını yayınlamış olmasıydı.
Tarkan, dünyaya açılmış bir Türk evladı olarak daha o zaman üvey ilan edilmiş oldu.
Şimdi tutuklanmadan salıverilmesinden sonra, özel muamele gördüğü, savcılığa diğer gözaltındakilerden farklı olarak kelepçesiz götürüldüğü, nezarethane yerine paşalara layık çekyatlarda yatırıldığı konuşuluyor. Ne kadar popüler gönüller prensi olursa olsun, o kaldırılıp altından lavanta kokulu misafir çarşafları çıkarılan çekyatlar ona çok görülüyor. Kimi köşebaşı uzmanları ciddi ciddi ayrımcılıktan dem vurup Tarkan’a ayrıcalıklı muamele gösterilmesini kınıyor.
Daha önce paşalarına bu kadarını bile pek eziyetli, pek aşağılayıcı bulmuşlardı oysa. Şimdiyse “Tarkan Paşa” diye manşet atıyorlar. Çünkü paşalara ayrıcalıklı davranılması onları elbette rahatsız etmiyor. Aksine, paşalara ayrıcalık talep ediyorlar. Paşalarına bakıp babaları hapse düşmüş gibi kaygılı ve umutsuzlar. Baba hapisteyken üvey evlat insana iyice batıyor, değil mi?
Öte yandan, edepsiz yanım beni farklı bir okumaya teşvik ediyor. Acaba, Tarkan’ın paşalığının ilan edilmiş olmasının; ona gösterilen ayrıcalıklı muameleye itirazın ardında paşalara gösterilen ayrıcalık karşısında sesini çıkaramamak yatıyor olabilir mi? Tarkan, sana söylüyorum, paşam sen anla kabilinden. Belki de diyor eğlenceli yanım, Zeki Müren’in 12 Eylül’de kulaktan kulağa bozguncu bir fısıltıyla yayılan sözlerini hatırlamalı. Hani halkın kendisine neden paşa dediği sorulunca Müren’in vermiş olduğu cevap.
yoll- yüksek lisans
- Mesaj Sayısı : 106
Kayıt tarihi : 08/01/10
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS
» .........
Perş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS
» manzara
Çarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz
» manzara fotoğrafları
Çarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz
» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Salı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS
» logo..........
C.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi
» ..................
C.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe
» Çile
Salı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS
» Görmemişin bebeği olmuş...
Salı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe
» facebooktan video indirme
Salı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi
» Taş atan çocuk
Ptsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe
» BARIŞ
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe
» BEKLENTİSİZ....
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe
» UZAKTAN ...
Ptsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe
» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Perş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi
» ARKADAŞLIK
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi
» ŞİİR
Ptsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi
» Kamuflaj
C.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS
» UZAK
Çarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi
» Yeşillik
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi
» Salam Gibi
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi
» Benlik_Oruç Aruoba
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi
» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi
» Pembe Deniz
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi
» HAYAT
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi
» Benim Yazdığım Sen
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi
» Seviyorum Seni
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi
» BERFİN
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi
» Bahar Gelmiş
Çarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi