DevrimEzgiLeri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Giriş yap

Şifremi unuttum

En son konular
» Laptop bu hale getirdi!
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Ekim 20, 2010 10:05 pm tarafından AMEDEUS

» .........
Öğretmenimiz EmptyPerş. Ekim 14, 2010 3:56 pm tarafından AMEDEUS

» manzara
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Ekim 13, 2010 9:26 pm tarafından Deniz

» manzara fotoğrafları
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Ekim 13, 2010 9:18 pm tarafından Deniz

» Paydos/ C.Sıtkı Tarancı
Öğretmenimiz EmptySalı Ekim 05, 2010 2:49 pm tarafından AMEDEUS

» logo..........
Öğretmenimiz EmptyC.tesi Ekim 02, 2010 11:45 pm tarafından ezgi

» ..................
Öğretmenimiz EmptyC.tesi Ekim 02, 2010 2:09 pm tarafından DicLe

» Çile
Öğretmenimiz EmptySalı Eyl. 21, 2010 2:01 pm tarafından AMEDEUS

» Görmemişin bebeği olmuş...
Öğretmenimiz EmptySalı Eyl. 21, 2010 12:27 pm tarafından DicLe

» facebooktan video indirme
Öğretmenimiz EmptySalı Eyl. 21, 2010 10:08 am tarafından ezgi

» Taş atan çocuk
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 5:00 pm tarafından DicLe

» BARIŞ
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 4:27 pm tarafından DicLe

» BEKLENTİSİZ....
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 4:24 pm tarafından DicLe

» UZAKTAN ...
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 20, 2010 4:22 pm tarafından DicLe

» CAN YÜCEL'DEN MAL BEYANI
Öğretmenimiz EmptyPerş. Eyl. 16, 2010 1:36 pm tarafından yoll

» ARKADAŞLIK
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 13, 2010 11:20 am tarafından ezgi

» ARKADAŞLIK
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 13, 2010 11:15 am tarafından ezgi

» ŞİİR
Öğretmenimiz EmptyPtsi Eyl. 13, 2010 11:08 am tarafından ezgi

» Kamuflaj
Öğretmenimiz EmptyC.tesi Eyl. 11, 2010 5:32 pm tarafından AMEDEUS

» UZAK
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 5:05 pm tarafından ezgi

» Yeşillik
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:59 pm tarafından ezgi

» Salam Gibi
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:57 pm tarafından ezgi

» Benlik_Oruç Aruoba
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:56 pm tarafından ezgi

» BİR AYRILIŞ HİKAYESİ
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:54 pm tarafından ezgi

» Pembe Deniz
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:51 pm tarafından ezgi

» HAYAT
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:48 pm tarafından ezgi

» Benim Yazdığım Sen
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:47 pm tarafından ezgi

» Seviyorum Seni
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:46 pm tarafından ezgi

» BERFİN
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:44 pm tarafından ezgi

» Bahar Gelmiş
Öğretmenimiz EmptyÇarş. Eyl. 08, 2010 4:43 pm tarafından ezgi

Anket
Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En iyi yollayıcılar
DicLe
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
AMEDEUS
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
yoll
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
Deniz
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
yelken
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
ezgi
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
NezBe
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
Devrim
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
mad men
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 
Surgun
Öğretmenimiz Vote_lcapÖğretmenimiz Voting_barÖğretmenimiz Vote_rcap 

Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 111 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 7:00 am tarihinde online oldu.

Öğretmenimiz

Aşağa gitmek

Öğretmenimiz Empty Öğretmenimiz

Mesaj  Misafir C.tesi Şub. 06, 2010 6:06 pm

SÖZ EYLEME DÖNÜŞMÜYORSA,

DÖNÜŞTÜRMÜYORSA

LAFAZANLIKTIR

SÖZ İKNA ETMİYORSA SAHTEDİR


SÖZ EYLEME DÖNÜŞMÜYORSA, DÖNÜŞTÜRMÜYORSA LAFAZANLIKTIR
SÖZ İKNA ETMİYORSA SAHTEDİR

Söyleyen yöneticilerimiz...
Onlar hep söylerler, ama nedense insanlar yapmazlar.
Ne tür bir yönetici tipidir bu arkadaşlarımız üzerine konuşmalı ve onları değiştirmeliyiz.
Hep birlikte yapmalıyız bunu.
Pratiğin içindeki insanlarımıza inmezler.
Var olanları eleştirir, çekiştirir ama onlar için de hiçbir şey yapmazlar.
Anlaşılmayan, kavranmayan bir şey varsa; bize sorun deriz, hayır onlar sormaz, onlar yorum yapar, sonuca varırlar hemen. Soru sormazlar, çünkü her koşulda kendi bildiğini, kafasına koyduğunu yapacaktır o sorumlu.

Örgütlü bir insan, hele bizim bir yöneticimiz KENDİ DENEYİNİ YAŞAMAMALIDIR. DENEY YAŞAMAYI EN AZA İNDİRMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPMALIDIR! Ve biz ısrarla bu tür arkadaşlarımıza pratiğin içindeki insanlarımızla tanışın deriz. Pratiğin içindeki insanlarımızı eğitin, onları görün, bilin deriz.

Bizim militanlarımızın birçoğu böyle günlük pratiğin içindeki insanlardan çıkmıştır. Sessizdir, bir köşede duruyordur, hatta yerel yöneticisi önünü tıkamıştır, sadece onun anlatımlarıyla tanındığı için de gerektiği gibi değerlendirilemiyordur. Ama bir fırsat yaratıldığında da öne fırlar. Biz inanıyoruz ki; mahallelerimizde birimlerimizde böyle onlarca insan vardır. Bu kadar yoksulluğun, öfkenin geliştiği bir süreçte bizim insan bulamamamız diye bir şey olamaz. Bulunamamasının anlamı şudur: biz insanlara gitmiyoruz, kitle çalışması yapmıyoruz, eğitim çalışması yapmıyoruz demektir. Bunlar yoksa ORADA DEVRİMCİLİK YOKTUR.

Ya ne vardır? Devrimcilik yapıldığı zannediliyordur. Elbette bu tek başına gönülsüz ya da yapmak istemediği için, bizi aldattığı için ya da korktuğu için de olmayabilir.

Devrimciliği kavrayışında sorun olabilir. Nasıl bir sorun vardır? Mesela, "iktidarı düşünme", "kitleleri nasıl örgütlerim" diye yoğunlaşma yoktur. Kadro yetiştirme yoktur. Adeta rutin bir iş, herhangi bir mesleğin mesai işleri gibi şekilleniyordur. Yapın, edin talimatları olarak kavrıyordur. Bu yanlış şekillenmedir.

Bunları değiştireceğiz.
Biz iktidarı istiyoruz.
O zaman, yanlış bir çalışma tarzı olan insanlarımıza, başına buyruk insanlarımıza, kendi bildiğini yapan insanlarımıza ulaşmanın yollarını bulacağız. Onları değiştirmenin yollarını bulacağız. Bir devrimcinin işini yaparken, insan örgütlemedeki heyecanı olmazsa rutin bir iş yapar gibi yapar ve oradan sonuç çıkmaz.

Bu tür sorumlularımız bize şunun cevabını veremezler: "Ben A kişisi konusunda uyanık davrandım, gözlemledim, onu çözdüm, derdini anladım", "İşler gitmiyor, yapılması gerekenler yapılmıyor, burada bir sorun var demektir diye düşündüm. Bu sorunu bulup çözeceğim" demezler.
Neden demezler?
DİYEMEZLER.
Çünkü sorun o yöneticidedir.
O zaman o yöneticimizin kafasını ve gözlerini açacağız.

Yöneticilerimizin ilk kavraması gereken şudur; BİR YÖNETİCİ GİBİ DÜŞÜNÜP BİR SEMPATİZAN GİBİ EMEKÇİ OLMAZLARSA, KENDİLERİ DAHİL HİÇ KİMSENİN SORUNUNU ÇÖZEMEZ. KENDİLERİ DAHİL KİMSEYE BİR ADIM ATTIRAMAZLAR.
Bu tür yöneticilerimiz öncelikle emekçi olmayı öğrenmelidir.
Tek tek insanlarla tanışma, herkesi bilme, vakıf olma her yerden her birimden haberdar olma, dergi alınmayan bir yer mi var hemen gidip kendi alıp getirme, birisinin karısı ile sorunumu var hemen gidip çözme... Bunları yapıyor mudur bu tür yöneticilerimiz, diye sorduğumuzda, soruşturduğumuzda ağırlıklı olarak YAPMADIKLARINI görmüşüzdür.

Neden?

Bu tür yöneticilerimiz SÖYLER ama olmayınca da sonuç almak için bir adımı yoktur. Tek bir adımı yoktur. Hatta çoğu zaman ikinci bir sözü bile yoktur.
Neden? Çünkü o kafaya koymuştur; bu adamlardan bir hayır gelmez, bir iş çıkmaz.
Hayır, yöneticilerimiz her işte sonuç almayı düşünecek. Düşünmezse böyle aylarca raporlar gider- gelir ama değişen bir şey olmaz.

İlk iş olarak yöneticilerimiz emek vermeyi öğrenecekler. Nereden başlayacaklar?
Öncelikle yönettikleri insanların yaşamlarını devrimcileştirecekler.
Yaşamlarını devrimcileştirebilmek için onların yaşamına girmeleri gerekir.
Günlük yaşamı devrimci olarak şekillendirecekler.
Yönettiği insanların; yatış- kalkış saatinden yapılacak işlere kadar, saçlarının düzeninden traş olma şekline kadar, ayakkabısının yıpranmış olmasından günde okuduğu on sayfalık kitabın denetlenmesine kadar günlük hayatı devrimcileştirecekler.

İşte emek burada.
Emek böyle başlıyor.
Küçük küçük işlerle başlayacaklar, kararlar alacaklar, kararların sonuç alması için yoğunlaşacaklar. Yani; "Ben devrimcilik yapıyorsam halkı örgütlemeliyim. Örgütlemek için de şunları yapmalıyım" demeye başlayacaklar.
Ama emekçi olmayan yöneticilerin anlatımlarında hiç sonuç yoktur. "Olmadı" kelimesi en sık kullanılandır.

Bu tür arkadaşlarımızın anlatımlarında, konuşmalarında en yaygın olan tipik bir tarzda şudur; "Hatırladığım kadarıyla", "Hatırlamıyorum", "Unuttum", "Bilmiyorum öğreneyim" "Size söylemiştim diye hatırlıyorum"... Hatırlamayan, unutan bir yöneticiye o zaman şu soru sorulur: Ne yapıyorsun, kiminle ilişki yürütüyorsun? Ve senin haberin olmayacaksa, sen hatırlamayacaksan kim bilecek? Senin hatırlaman ve bilmen için yanına bir de sekreter mi verelim? Ve ortada binleri yöneten, yüzlerce insanla ilişki yürüten bir yönetici var sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu tür arkadaşlarımızın görüştüğü insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Ve diğer tipik özellikleri ise onlar çok ama çok meşguldürler. Saflarımızdaki en meşgul, en çok işi olan onlardır.
İşte bu da emekçi olmamayı perdeleyen abartılı tarzdır.
Hayır, böyle olmayacak.
Bizim yöneticilerimiz böyle olmayacak.
Kim onlara böyle bir yöneticilik öğretmişse yanlış öğretmiştir ve devrim olmasını istemeyen biridir bunu öğreten: "Yönetici sadece söyler" bunu biz öğretmedik. Bu burjuvaziden öğrenilen sefil bir yöntemdir.
Bizim yöneticilerimiz böyle olmayacaklar.
Tabii ki söylemek önemlidir, çok önemlidir hem de.
Tabii nasıl söylediğine bağlıdır.

Ama söz eylemdir.

Eğer sözler emekle birleşmiyorsa sevgisizdir.
Söz, ilgi ile beslenmiyorsa emeksizdir.
Söz, eyleme dönüşmüyorsa ortada lafazanlık vardır.
Sözler, söylenenler karşıdaki insanı ikna edemiyorsa sahtedir.

Söylemek yetmez; söylediklerimiz o insanı hareketlendirecek, o insanı düşündürecek, o insanı dönüştürecek güçte olmalıdır. Yoksa düşünün ortalık sadece konuşan insanlarla dolar. Çok klasiktir; laf değil iş üretmektir esas olan.
Hayır, biz lafazan yönetici istemiyoruz.
Bunlar değişecek.

Sıradan sempatizanımıza, eğitilecek insanlara vakıf olacaklar. Belki hepsiyle görüşülemeyebilir zaman yetmeyebilir. Bunlar anlaşılır ama ayda bir örneğin, haftada bir eğer sorun gerçekten zamansa makul bir çözüm mutlaka bulunur.

Yani o yöneticinin kafasında "Benim herkesle ilişkim olmalı" düşüncesi varsa bir çözüm bulunur. Şu anda gerekli olan budur. Kitlelerin yoğun katılımının olduğu, kadro sorunun olmadığı süreçlerde çok daha farklı da olabilir. En alta kadar ilişki kurma olanakları o yaygınlık ve gelişkinlikte mümkün de olmayabilir. Ama bir yönetici orada bile en alttaki insanın, kadro adayının gelişimini takip eder, etmelidir.

Toplantılar yapılır, insanlarımıza kavratılır yapılacakların önemi. Toplantılar en büyük olanaklardır; onlarca insanla aynı anda tartışmak, aynı anda düşünmek kadar yaratıcı, üretken başka bir olanak yoktur. Ama lafazan yöneticilerimiz bu toplantılara bile katılmazlar.

Yönetici emekçi olmazsa alttaki insan emekçi olmaz ve sürekli olarak yöneticiye bilgi veren insanların olası yanlış bilgilendirmeleri sonucu sonuç alamama daha sık ortaya çıkar.
Sonraki aşaması ise moral bozukluğudur.
Bu iş olmuyor, halkı örgütleyemiyoruzdur. Bir sonraki aşaması bugün değilse bile yarın devrimciliği bırakmaktır.
Hayır, böyle olmayacak.
Buna izin vermeyeceğiz.

Sorunlu insanlar mı var; elbette bu türler inançsızlaşmıştır, güvensizleşmiştir, hatta kafaları hemen düzenin pislikleri ile dolmaya başlamıştır.
Ama yöneticilerimiz bunu anlayacak, görecek, sonuçlar çıkartacak. Ve bundan sonrasına ona göre şekil verecek.
Alttaki insanlarımıza gidecek ve tanıyacak yöneticilerimiz…
Bunun başka yolu yok. Ancak böyle kadrolaşma yapabiliriz.
Ancak böyle yönetici insanlar yetiştirebiliriz.

BİZ DEVRİMCİYİZ, HER SORUNUN NASIL ÇÖZÜLECEĞİNİ BİLİRİZ
BU NEDENLE HER SORUNU ÇÖZEBİLİRİZ. ÇÖZEMEYECEĞİMİZ HİÇ BİR SORUN YOKTUR

Bahaneleri, kafadaki başka sorunları, sıkıntıları ne varsa bunları çözeriz.
Her sorunu çözeriz.
Her bahaneyi etkisiz hale getiririz.
Kişi devrimci saflarda olduğu sürece daha kolay çözeriz.
Moralsizse, hayal kırıklıkları, inançsızlıklar yaşıyorsa da, korkuyorsa da çözeriz.
Bunların hepsinin bir direnç noktası vardır. Bu direnç noktasını kırmanın tek ama tek yolu ilgidir, bizim ilgimizdir.

Yöneticimizin ilgilenmesidir.
İlgilenmek ne demektir, pratiğin içindeki insanlarımızla ilgilenmek ne demektir?
İlgilenmek en başta sevmektir.
Büyük bir sevgi ile sevmektir.
Nasıl bir sevgidir bu, burjuvazinin telkin ettiği gibi "insanları sevmek" asla değildir.
Çok büyük bir halk ve vatan sevgisi ile sevmektir.
Halkı ne kadar seviyorsak, halka ne kadar güveniyorsak, o insanlarımızı da o yoğunlukta sevebiliriz ancak.

Bu sevgi ona inanmaktır.
Bu sevgi ona güvenmektir.
Bu sevgi ona değer vermektir.
Bu sevgi onun her halini; yalanını, korkusunu, moralsizliğini, tembelliğini de görmektir. Onu bizim insanımız gibi sevmektir. Oradaki ayırımı anlamak, bizim insanımızı anlamak, sevgimizin gücünü ortaya çıkartır. Asla hoş görmek değil; anlamak ve değiştirmek için sevmektir.

İlgilenmek birlikte kahkahalarla gülebilmektir.
İlgilenmek birbirimize sarılıp, hüngür hüngür ağlamaktır bazen.
İlgilenmek anlamaktır.
İlgilenmek bazen saatlerce konuşmaktır.
İlgilenmek bazen tek kelime etmeden göz göze gelmektir.
İlgilenmek bazen sadece omzuna dokunmak, bir destek vermektir.
İlgilenmek ağız dolusu öfkelenmektir bazen de.
İlgilenmek istemektir, devrimi istemektir.
Yeter ki biz isteyelim.
Bu bir heyecan işidir aynı zamanda.
Heyecan istektir.


Söylemek yetmez; söylediklerimiz o insanı hareketlendirecek, o insanı düşündürecek, o insanı dönüştürecek güçte olmalıdır. Yoksa düşünün ortalık sadece konuşan insanlarla dolar. Çok klasiktir; laf değil iş üretmektir esas olan.

Misafir
Misafir


Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz